"Müceddid-i elf-i sani" İmam-ı Ahmed Rabbânî

A -
A +
İmam-ı Ahmed Rabbânî hazretleri, Hindistan'da yetişen en büyük veli ve âlimdir. Âriflerin ışığı, velilerin önderi, İslam'ın bekçisi, Müslümanların baş tacı, müceddid, müctehid ve İslam âlimlerinin gözbebeğidir. Silsile-i aliyyenin yirmi üçüncüsüdür...
1563 yılında Hindistan'ın Serhend (Sihrind) şehrinde doğdu. İmam-ı Rabbânî ismiyle tanınmıştır. İmam-ı Rabbânî, "Rabbânî âlim" demek olup, kendisine ilim ve hikmet verilmiş, ilmi ile amel eden, ilim ve amel bakımından eksiksiz ve kâmil, olgun âlim demektir. Hicri ikinci bin yılın müceddidi (yenileyicisi) olmasından dolayı "Müceddid-i elf-i sani" ahkam-ı İslamiye ile tasavvufu birleştirmesi sebebiyle, "Sıla" ismi verilmiştir. Hazret-i Ömer'in soyundan olduğu için, "Farukî" nesebiyle anılmış, Serhend şehrinden olduğu için de oraya nisbetle, "Serhendî" denilmiştir.
Bütün bu vasıflarıyla birlikte ismi, "İmam-ı Rabbânî Müceddid-i elf-i sânî Şeyh Ahmed-i Farûki Serhendî"dir.
Babası ve dedelerinin hepsi, zamanlarının büyük âlimleri, salih ve faziletli kimseleri idiler. Babası Abdülehad Efendi din ve fen ilimlerinde yetişmiş, tasavvufta da en son mertebeye ulaşmıştı.
İlk tahsiline, babasından ders alarak başladı. Babasından okuyup Arapçayı öğrendi. Küçük yaşta Kur'an-ı kerimi ezberledi. İlminin çoğunu babasından, bir kısmını da zamanının meşhur âlimlerinden öğrendi.
Babasından ders aldığı sırada, çeşitli ilimlere ait küçük kitapları ezberledi. Babasından aldığı dersleri tamamlayınca, Siyalkut şehrine gidip orada, Mevlana Kemaleddin Keşmiri'den ilim öğrendi. Mevlana Kemaleddin meşhur âlim Abdülhakîm-i Siyalkûti'nin de hocası olup, zamanının en yüksek âlimi idi. Bazı hadis kitaplarını da Şeyh Yakub-ı Keşmiri'den okudu.
Kadı Behlul-i Bedahşani'den; hadis, tefsir ve bazı usul ilimlerinde icazet, diploma aldı. On yedi yaşında iken tahsilini tamamlayıp, bütün ilimlerden icazet aldı. Tahsili sırasında, Kadiri ve Çeşti büyüklerinin kalblerindeki feyiz ve lezzeti babasından aldı. Babası hayatta iken, talebelere ilim öğretmeye başladı.
Bu sırada; "Risalet-üt-Tehliliyye", "Redd-i Revafid" ve "İsbat-ün-Nübüvve" adlı eserlerini yazdı. Edebiyata çok meraklı olup, fesahatı ve belagatı, sürat-i intikali, zekâsı herkesi hayrette bırakıyordu...
İmam-ı Rabbani hazretleri, Muhammed Bakibillah hazretlerini tanıdıktan sonra, edeple ve can kulağı ile bu hocasının sözlerine ve hallerine bağlandı. Üstadının da lütuf ve himmeti ile iki ay içinde kimsede görülmeyen hallere kavuştu. Birkaç ay sonra, hocası ona icazet verdi. Böylece tasavvuf ilminde ve hallerinde de yüksek dereceye kavuştuktan sonra, memleketi olan Serhend'e dönmesi emrolundu. Hocası onun için şöyle buyurdu: "Kalblere deva, ruhlara şifa olan bu tohumu, Semerkand ve Buhara'dan getirip Hindistan'ın bereketli toprağına ektim. Taliblerin yetişip kemale gelmesi için uğraştım. O, her dereceyi aşıp, üstünlüklerin sonuna varınca, kendimi aradan çekip, talebeyi ona bıraktım." Haftaya devam edeceğiz inşallah...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.