Akıl sapması

Güzel kardeşim; Bu ülkede yaşayan herkesin, hak ve özgürlükler -ve tabii yasal yükümlülükler- bakımından eşit olduğu, en azından olması gerektiğini kabul edeceksin. Son seçimde 17 milyon oy almış ve iktidar olmuş bir partinin ülkeyi sattığı, böldüğü, bütün mesaisini ülkeye kötülük yapmaya harcadığı saplantısından kurtulacaksın. İler tutar yanı olmayan, saçma bile denemeyecek hezeyanlara inanmayacaksın. İnternette dolaştırılan ve okuyanların geri zekalı olduğu varsayımıyla hazırlanmış izlenimi veren, "hainleri tanıyalım" veya "vatanı sattırmayacağız" videolarını ciddiye almayacaksın. Bu ülkede 40 yılda 4 darbe olmamış, 3 yıl önce muhtıra verilmemiş gibi davranıp da "askerden ne zarar gördünüz ki" demeyeceksin. "Biz buradayız, vatanı şeriatçılara, hainlere, satılmışlara bırakmayacağız" diye höykürmeyeceksin; *** İnsanların "satılmış", "hain" olduklarına nasıl karar verebildiğini, bu hakkı nereden elde ettiğini anlatacaksın; Senin "satılmış" diye itham ettiğin insanlarla, vatandaş olarak bir üstünlüğün veya farkın olmadığını idrak edeceksin. Vazifenin "vatan korumak" "rejim beklemek" değil, "iyi vatandaş olmak, kanunlara uymak, vergi vermek ve başkasının hakkına tecavüz etmemek" olduğunu öğreneceksin. Bilgi sahibi olmadan, okumadan, dinlemeden, anlamadan hüküm vermenin "adamlık" olmadığını anlayacaksın. Ulusalcı hezeyanların, ırk temelli nefretlerin insan algısını ve aklını körelttiğini kabul edeceksin. Yan yana yaşadığın, kimi zaman komşun, kimi zaman akraban olan insanların oy verdikleri partiye "satılmış, hain" derken, aslında onlara "satılmış" dediğini düşüneceksin. *** Güzel kardeşim; Seninle neden oturup konuşamadığımızı, farklı düşünceleri tartışamadığımızı, yukarıda yazdıklarım ekseninde düşün. Ve hayatını hezeyan, korku, nefret üzerine mi, iz'an, idrak ve anlayış üzerine mi kuracağına karar ver.