Beşiktaş; Rijkaard'ın kafasına göre takılıp, oyuncağa döndürdüğü G.Saray'ı İnönü'de ilk yarıda elinden kaçırırken, ikinci yarıda önce kendi ikramıyla rakibine fırsat tanıdı, son dakikalarda da, dengeyi sağladı... Oysa, bugüne kadar görülmemiş bir canlılık ve istekle başladığı karşılaşmada siyah - beyazlılar, takım halinde iyi oynamalarına rağmen, aradıkları, sonra da buldukları sayısız gol pozisyonlarından sadece birinden faydalanmasını bildi... Santrforsuzlukta, Arda'ya sığınan, onun en kötü gününde bile yüzü gülen Rijkaard, kendi açısından haklı çıksa da, bu düşünce ile G.Saray'ı iyi yerlere taşıyacağı inancını kimselere aşılayamadı yine de... Servet'i yedek kulübesine alıştıran Rijkaard, Jo ve Dos Santos'u da onun yanına arkadaş olarak oturturkten, bir sürpriz de, bugüne kadar G.Saray'ın vazgeçilmezlerinden olan Mustafa Sarp'ı da ilk onbirde düşünmedi... Arda'yı ilk yarıda santrforda çakılı tutan Rijkaard, koca 45 dakikada Uğur ve Barış'ın sağ kanattaki falsolarını bir türlü göremedi... Oysa Atletico karşılaşmasında hata yapan Caner'i daha devre bitmeden kenara alan Hollandalı hoca, Uğur'un sayamayacağımız kadar hataları karşısında sessiz kaldı... Hele Barış'ın G.Saray'daki en kötü oyununu sergilerken bir de inanılmaz gol kaçırışı ile kemendi atıp dışarı alması gerekirken, bunu da yapmadı... G.Saray'ın bu kadro yanlışlığı ise Beşiktaş elinden geldiği kadar değerlendirdi ilk yarıda... Sol kanadını bir otoban gibi kullanıp, sarı-kırmızılı kaleye dalga dalga geldi... Nobre'nin kaçırdıkları yanında, hele Holosko'nun kafa vuruşunda, topun çizgiyi geçip geçmediği tartışmaları da beraberinde geldi... Franco'nun Süper Lig'deki belki de en büyük kurtarışı, Holosko'nun bu kafa şutuydu... Beşiktaş, rakibi karşısında, taraftarına futbol zenginliği sunarken, o taraftar klasik haline getirdiği "başkana isyanını" dün gece rafa kaldırdı... Rijkaard'ın kadro yanlışlığına rağmen, G.Saray'ın arada bir yakaladığı gol pozisyonları ile ikinci yarının başında, Beşiktaş kalesinde cirit atmaya başladı... O sırada ise, Mustafa Denizli, oyundaki en büyük yanlışını yaptı... G.Saray defansını en fazla yıpratan Nobre'yi kenara alan, Bobo'yla birlikte oynamasına izin vermeyen Denizli, aynı dakikada tribünlerin istemediği Nihat'ı da oyuna aldığında tüm dengeler değişiverdi... Ve atamayana atarlar kuralı işledi... Sivok'un ikramını, sahanın o dakikaya kadar en kötü adamı Arda değerlendirdiğinde, futbolun adaletsizliği de ortaya çıkıyordu... Aynı Sivok, bu defa özür dilercesine, 83. dakikada Franco'yu avlayarak, kendisini affettirdi...