"Ben yaptım oldu" mantığı...

A -
A +

Merhaba Nefesler yine tutuldu. Ekonomi, siyaset, bürokrasi, sivil toplum örgütleri ve tabii medya, Kopenhag Zirvesi'ne endekslendi. Yani yediden yetmişe herkes "Bizi AB'ye alacaklar mı?" sorusunun cevabını bulmaya çalışıyor. "Avrupa Birliği'nin bekleme odası"ndaki Türkiye, sessiz-sakin durup akıbetini beklemek yerine, önüne dikilen yüksek duvarları aşmaya çalışıyor. Cumhurbaşkanı'ndan iktidar partisinin genel başkanına, sivil toplum örgütlerinin temsilcilerinden medya yöneticilerine kadar bu yolda kendisine iş düştüğünü hisseden herkes yollara düşmüş, Avrupa başkentlerini dolaşıyor. Karşılamalar, uğurlamalar, basın toplantıları, beyanatlar birbirini izliyor. Sonra sıra bunları yorumlamaya geliyor. Herkes, liderlerin tebessümünden, kaşının gözünün hareketinden veya diplomatik sözlerin arasına sıkıştırılmış mesajlardan bir sonuç çıkarmaya çalışıyor. Kimine göre AB, Hıristiyan milletlerin yer alacağı "Kutsal Roma İmparatorluğu"nun günümüzdeki versiyonu olarak düşünülüyordu ve bu yüzden bizim için fazla bir ümit yoktu. Kimine göre de; Avrupa'nın Türkiye'den vazgeçmesi mümkün değildi. Kopenhag'dan bir tarih çıkması bile üyelik için önemli işaretler verecekti. Hangi görüşün haklı olduğunu anlamak için sadece 10 gün kaldı. AB trafiğine bir de Kıbrıs trafiği eklenince ortalık iyice toz duman oldu. Muhtemel bir Körfez savaşıyla ilgili diplomasi trafiği de işin tuzu-biberi... Tabii bu toz dumandan medya da nasibini fazlasıyla alıyor. "Farklı olmak" uğruna bazen; fındık kabuğunu doldurmayacak meseleler, ayağı yere basmayan dedikodular manşetlere taşınıyor. İşin bir başka rahatsız edici tarafı da; "Ben yaptım oldu" mantığının giderek "Basın meslek ilkeleri"nin yerini alması... Ne dersiniz... *** Görüşmek üzere.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.