Geçen haftaya 'genel bakış'

A -
A +

Merhaba, Sayfalarımızın 'zoraki misafiri' kriz haberlerini bir kenara bırakırsak, haftanın en belirgin gündemi; 'yeniden yaşadığımız' 17 Ağustos depremiydi... Tabii ki, "Acılar dinmedi"... Değil 2 yıl, 22 yıl da geçse dinmeyecek. Çünkü; yıllar gidenleri geri getirmiyor. Ayrılık acısını ise ancak 'tadanlar' bilir. Maddi kayıplar telafi edilebilecek şeylerdir ama bunu da tam yapabildiğimiz söylenemez. 17 Ağustos'ta hiçbir siyasinin deprem bölgesine uğramaması bile bu tespiti doğrulamaya yeter. Yoksa, politikacılar böyle bir fırsatı kaçırmazdı. Nitekim, kimi barakada kimi hâlâ çadırda. Yapımı tamamlanan Kalıcı Konutlar'ın ise dışı dışarıdakileri içi içeridekileri yakıyor. Zira yarım saatlik yaz yağmuruna bile dayanamayan bu konutlar pek 'kalıcı'ya benzemiyor. İki yıldır, "Orada kimse var mı" diye inleyen depremzede, cevap alamayınca kalkıp Ankara'ya gitti. Ama maalesef TBMM'nin duvarlarında çınlayan, "Nerde bu devlet" nidaları da karşılığını bulamadı. Dolar 'görevini yaptı' Artık yükselmek için 'bahane'ye ihtiyacı kalmayan dolar, dış piyasalarda 'rezil' olurken, bizde yeni zirvesini gerçekleştirip geri döndü. Zaten 'yetkililerimiz' de bunun sun'i olduğunu belirtmişlerdi(!) Ne var ki, pusuda bekleyen 'ayarcı'lar, petrol ürünlerine yaptıkları 'ayarlama' ile hem yeni zam dalgasını başlattı hem de doların son zirvesini 'realize' etti. Eh artık dolar görevini yapmıştı, düşüşe geçebilirdi. Benzine (dolayısıyla her şeye), bu yolla son 5 ayda yüzde 100 zam yapılmış. Oysa, ücretli, kriz öncesindeki durumuna bile hasret. Türkiye'den yükselen, "Doları kim durduracak" feryatlarını da Ankara'ya ilettik. Teşhis belli de... Ekonomik krizlere çabuk yakalanıp, geç kurtulmamız başta olmak üzere birçok hastalığımızın hantal devlet yapısından ve "Bürokrasi canavarı"ndan kaynaklandığını herkes biliyor. Hatta bundan en çok siyasiler şikayet ediyor. Bu müzmin hastalıktan kurtulmak için zaman zaman reçeteler yazılıyor, biz de bunları yayınlıyoruz. Tabii, uygulanmayan reçeteden fayda gören olmamıştır. Son olarak Dünya Bankası da aynı yaraya parmak basınca, konuyu tekrar manşete taşıdık. Nitekim 'talimat' çabuk tesirini gösterdi ve yıllardır şikayetçi olduğumuz halde bir türlü 'haklayamadığımız' "Canavara ilk neşter" gelmekte gecikmedi. Yine Fransa... Yolumuza gerilen her taşın altından çıkmaya başlayan Fransa, yeni bir 'marifetini' daha sergiliyor. Bir hafta önce dikkat çektiğimiz ve bugün Paris'te başlayacak olan, "Fransa'nın Bizans Oyunu" kamuoyundan büyük tepki aldı. Ancak hükümet bu hassasiyetimizi 'gereksiz' görürken; Kültür Bakanlığı'nın düzenleyeceği bir sergi ile Bizans Konferansı'na katılma kararı aldı. Oysa bu seri konferansların amacı; sanatından hukuk sistemine kadar, Bizans'ı yeniden masaya yatırmaktır. Nitekim İsveç'te düzenlenen konferansın sonuç bildirisinde yer alan, "Sultanahmet Camii yıkılarak, Bizans Hipodromu yeniden ortaya çıkarılmalıdır" cümlesi, sanırız her şeyi anlatmaya yetiyor. Kim ne derse desin, ülkemizin çıkarlarını her platformda korumaya devam edeceğiz. Çünkü biz, Türkiye'yiz... Ayrıca, her fırsatta bize demokrasi dersi veren bu ülkenin, "Fransa benimle uğraşacağına, bilgisi dahilinde haraç toplayan PKK militanlarını düşünsün" dediği son demeci gazetemizde yayınlandıktan bir süre sonra öldürülen Korsikalı lider Santoni ile ilgili ne yapacağı merak konusu... Kemal Abi'nin yeri... Daha fazla okunan bir gazete gayretlerimize Spor Servisimiz de yeni sezondaki yenilikleriyle katkıda bulunuyor. İşte son örnek... Sütunlarımızdan yakinen tanıdığınız; 'sporda otorite' Kemal Belgin, yeni bir üslûp ve yeni bir çizgiyle yepyeni bir köşede "merhaba" dedi. Her Çarşamba "Kemal Abi'nin haftalığı"nda buluşmak üzere... *** Mutlu haftalar...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.