Manşetlerle geçen hafta...

A -
A +

Merhaba, Son 7 nüshamızın kapaklarını yan yana getirdiğiniz zaman, ekonomiden sosyal hayata, 'dalgalı' hatta med-ceziri hatırlatan bir haftayı geride bıraktığımız daha iyi anlaşılıyor. "Yeni bir '11 Eylül' mü" endişesiyle, "ABD'ye 2. şok"u yaşatan New York'taki son uçak faciası, yetkililerin; biraz da 'temenni kokan' "Kazaydı" açıklamalarından sonra medyanın yakın takibinden kurtuldu. Fırsattan istifade, bizi daha yakından ilgilendiren konulara yönelttiğimiz 'radarlarımıza' iki önemli gelişme takıldı. Üyelik talebimiz ile ilgili önemli bir yol ayırımına gelen, "AB, yine yokuşa sürdü." Gerçi, aksi bir sonuç çıkması bizi daha çok şaşırtırdı ama, kendi insanına yıllardır layık görmediği şeyleri şimdi AB için yapmaya çalışan Türkiye'nin bu 'ümitsiz aşkı' daha çok süreceğe benziyor. Oh!.. Borç aldık Diğer önemli gelişme ise, hükümetin aylardır uğruna her türlü fedakârlığa katlandığı 10 milyar dolarlık yeni borç dilimine "Nihayet" IMF'den onay gelmesiydi. Bu karışık duygularla ulaştığımız hafta ortasında, onbir aydır yolu gözlenen misafirimizi "Coşkuyla karşıladık." Bu sevincimize; 47 yıllık hasreti bitiren Milli Takımımız'ın, gurur veren başarısı da eklenince, "Dünyalar bizim oldu." Ertesi günkü nüshamız, 'evler yıkan, canlar yakan' "Dolar devrildi" müjdesiyle çıktı. Yeni kredinin geleceği haberi ile piyasalar rayına oturmaya başlamış, borsaya hareket gelirken, döviz ve faizin burnu kırılmıştı. Artık geçim derdine düşen ve özellikle de bizatihi hükümetin güven vermeyen duruşundan dolayı dayanma gücünü kaybeden insanlarımız, bu olumlu gelişmelerle tekrar ümitlenmişti. Haftanın 'acıklı finali' Ama o da ne?... Çilekeş insanların bir gece olsun rahat uyuması çok görülmüştü... Görmezden gelemeyeceğimiz şiddetteki yeni bir "Vergi yağmuru"; hafta boyunca milim milim toplanan bütün ümitleri sürükleyip götürmüştü. 'Her eve lazım' cinsinden, en hayati bütün kalemlere hazmedilmesi zor oranlarda gelen yeni vergiler; kurtulmak için çalışan zavallı insanları, kriz bataklığına gömecek son tekme gibiydi. Bu arada Başbakan Ecevit'in, cılız bir sesle söylediği, "Birkaç ay dişimizi sıkacağız sonra esenliğe çıkacağız" şeklindeki sözleri de bu uğultu arasında kaybolup gitti. İşte mesele bu Türkiye aylardır krizle boğuşuyor. Hükümetin tek gayesi ekonomiyi düze çıkarmak. Bunun için açılan her paketten vergi ve vatandaşa tasarruf tavsiyesi çıkıyor. Buna zaten gerek yok, millet mecburen tasarruf yapıyor. Haksızlık etmiyelim, devletin tasarrufunun da sık sık lafı ediliyor. Hatta talimatlar bile çıkarılıyor ama inanın bir arpa boyu bile yol alınamıyor. Arkadaşımız Osman Sağırlı; tamamı sığmadığı için devletin sadece İstanbul ayağını masaya yatırdı. Bu kadar badireden sonra hâlâ geçerli olan durum, "Bu devlet zor küçülür" dedirten cinsten... Bu durumda, 'vergi müjdecisi' manşetlerimiz tabii ki birkaç haftada bir tekrarlanacaktır. Parmak bastık... Geçen hafta, toplum ahlâkını sinsice kemirmeye başlayan yeni bir yaraya da parmak bastık. İnternet'in önemini artık hemen herkes biliyor. Ama birçok şeyde olduğu gibi onu da olumsuz işlerde kullanmakta üstümüze yok. Üç-beş tane casinoyu kapatmak için, büyük gürültülere katlanılırken, sanal ortamda 20 tane kumarhane sessiz-sedasız açılıvermiş. Üstelik bu sefer 'katil virüs', kredi kartı vasıtasıyla çaktırmadan gelmektedir. Evet, haberi duyan herkesin ortak tepkisi; "Bir bu eksikti" bizim de manşetimiz oldu ama... Umarız; mevzuat labirenti arasında, böyle hayati bir konunun, kimin işi olduğuna karar verinceye kadar yüzlerce yuva sönmez. *** İyi Ramazanlar...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.