Ne 'ilkel'i yayıncılık ama!..

A -
A +

Merhaba, "Derviş" ağırlıklı bir haftayı daha geride bıraktık... IMF'in, 15 Mayıs'a kadar 'olmazsa olmaz' dediği kanunları çıkartmak için koşturan Kemal Derviş ile ilgili eleştiriler de 'istifa' sözcüğünün telaffuzuna kadar ulaştı. Derviş'in; sistemin ıslahına katkı sağlayıp sağlamadığının tartışılması anlam taşır. Yoksa ülke veya parlamento dışından gelmesinde yoğunlaşan eleştiriler, Türkiye için faydalı şeyler yapmasından korkan siyasiler olduğunu akla getiriyor. Zaten, sayın Derviş, Türkiye'de geçirdiği süre içinde daha 'öğreneceği' çok şey olduğunu anlamıştır herhalde(!) Vekil bakan ile 'duvar pası yaparak' yurt dışındaki bakanına gol atmak isteyenlerin yönettiği bir ülkede Derviş de bazı goller yiyorsa fazla üzerinde durmamalıdır. Öksüz, "öksüz kaldı" Devlet Bakanı Kemal Derviş, Ankara'nın 'taşlı' yollarında bazen 'tökezliyor' olabilir ama medyadan fazlasıyla destek gördüğü bir gerçek. Zira Telekom Kanunu ile ilgili çalışmalar sırasında basının; "Derviş ne diyorsa doğrudur" anlayışıyla oluşturduğu toz bulutunda kimin ne dediği bile tam anlaşılamadan, her şeyi Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz'ün kilitlediği gibi bir görüntü ortaya çıktı. Peki; yazarımız Ömer Öztürkmen'in ifade ettiği gibi, ya "Enis Öksüz'e haksızlık" yapılıyorsa... Basının, 'yargısız infaz'a yol açacak bir yönlendirmeden ısrarla kaçınması ve bir olayı incelerken taraflara kendini ifade etme imkanı sağlaması gerekir. Bunu sadece Türkiye yaptı... Gerçi, "İşlem tamam" olmasına tamam ama, Öksüz'ün; "Kılı kırk yarıyoruz" yoksa ileride "Dizimizi döveriz" başlıkları altında toplanan ve Genelkurmay'ca da paylaşılan önemli görüşleri de sadece bizim sayfalarımız yardımıyla tarihteki yerini aldı. İstanbul'daki 'cam'dan köşkler... Geçen hafta Hatay ve Osmaniye başta olmak üzere Türkiye'nin yarısına yakınını "Sel perişan etti." Her yer sular altında kaldı, insanlar öldü, evler yıkıldı, 17 Ağustos'u hatırlatan manzaralar oluştu, hatta "Hatay afet bölgesi" ilan edildi, "Sel seferberliği" başlatıldı. Yukarıdaki başlıklardan da anlaşılacağı gibi gelişmeleri; ilk günden itibaren birinci sayfamızdan sizlere aktardık. Diğer gazetelerin tutumunu ise biraz yadırgadık. Yine "İstanbul'a kar yağmayınca Türkiye'ye kış gelmez" mantığıyla hareket ettiler. Anadolu'da tam bir dram yaşanıyor ama 'köşk'l#rindeki koltuklarına kurulan yöneticiler, bu haberleri ya okuma ihtiyacı duymuyor veya heyecanlı bir hikaye gibi görüyor. Yoksa çevredeki bir afete; ertesi günü bir satır bile yer verilmeyen birinci sayfaların dörtte birini Başkan Bush'un sabah sporuna ayıran bir haber ve gazetecilik anlayışını başka türlü izah etmek mümkün değildir. Gerçi haksızlık etmeyelim; ilerleyen günlerde bayan belediye başkanına, magazin niyetiyle yer verilirken Antakya'daki sel baskınından da bahsetmişlerdi... Fransa'da 'gedik' büyüyor... Fransız ordusunun Cezayir'de sergilediği vahşeti belgelerle anlatan yazı dizimizin yayınlanmasından sonra bu ülkede başlayan 'çözülme' geçen hafta da devam etti. 'Kurukafalar' üzerine oturup, bir taraftan dünyaya ahlak dersi verip, diğer taraftan da Ermeni iftiralarına alet olarak bizim geçmişimize çamur atmaya kalkan Fransız yöneticiler, geçmişte bizzat rol aldıkları katliamları ilk defa duyuyormuş gibi davranarak büyük bir pişkinlik sergiledi ve "Şaşkına döndüklerini (!)" ifade ettiler.. Fransız halkı ise, Cezayir'den devlet adına özür dilenmesini isteyerek yöneticilerinden daha basiretli olduklarını gösterdiler. Hâlâ modası geçmiş, ırkçı bir anlayışla Türkiye aleyhine "Çirkin karar"lar almak için can atan Avrupa'ya ve özellikle "AİHM'ye ithaf olunur." Grossman niçin geldi? ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Marc Grossman'ın Ankara'ya gelişiyle ilgili olarak basında, "Bush'un Ecevit'e gönderdiği mektubun orijinalini getirdi" gibi yakıştırmalar yapıldıysa da gerçek sebep Türkiye'den öğrenildi. Evet, Grossman, "Füze kalkanı pazarlığı" için gelmişti ve ABD Türkiye'yi Füze Savunma Sistemi'ne de 'sokarak' 100 milyar dolarlık maliyete ortak etmek istiyordu. *** İyi haftalar...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.