Orada masumu vuruyorlar Burada teröristi koruyorlar

A -
A +

Org. Başbuğ, medya yöneticilerine, "insan haklarına saygı gösterilmeden yürütülecek bir terörle mücadeledenin sadece terör örgütlerine yarayacağını ama kanuni boşlukların da işlerini zorlaştırdığını" söylemiş ve "Batı'daki terör kanunlarında belirlenen yetkiler bizim için kafidir" demişti. Tolon Paşa ise, batının terör konusunda hâlâ çifte standart uyguladığını belirtmiş ve, "Dünyaya terörü bir türlü anlatamadık" şeklinde sitem etmişti. Nihayet Genelkurmay Başkanı Org. Özkök de bu çifte standardın kaynağına inerek, "Terörün tarifi; siyasi çıkarlarına göre farklı kabuller yapan siyasilere bırakılamaz" demişti. Bizde olsa... Terörün tarifinde bocalayan batı, bunun tabii sonucu olarak mücadele konusuna da 'şaşı' bakmakta, 'yakın' ile 'uzak'ı farklı görmektedir. Nitekim, Avrupa'daki terörle mücadele kanunlarından aldığımız birkaç madde bu çelişkiyi net olarak ortaya koyuyor: "Terör örgütlerinin toplantılarına katılan veya destek verene 10 yıl hapis..." "Terör örgütünü destekleyen nitelikte müzik çalan veya pankart taşıyana 6 ay hapis..." "Terör örgütü için yardım toplayana 5 yıl hapis..." "Teröristler hakkında bilgi sahibi olup bunları polise vermeyenlere 5 yıl hapis..." 'İnsan hakları'... Avrupa'da 'insan hakları' denince toplumun bütün fertleri anlaşılıyor ve bunlardan birine zarar verecek bir saldırı ihtimali sözkonusu olunca, bir an bile tereddüt edilmeden şüpheli kişi etkisiz hale getiriliyor (yani öldürülüyor). Ama sözkonusu ülke Türkiye olunca, aynı 'insan hakları' tabiri teröristler için uygulanmak isteniyor. Masum bir Brezilyalıyı, sırt çantası taşıdığı ve metroya doğru koştuğu için öldüren İngiliz Polisi, tepkileri hiçe sayarak, "Özür dileriz ama şüphelendiğimiz kişiyi yine kafasından vururuz" diyor, Blair de destekliyor. Ayrıca polise, istediği yabancıyı; kolundan tutup ülke dışına atma yetkisi veriliyor. Uluslararası Polis Komiserleri Birliği acilen bir karar alıyor ve "Polis, şüphelendiği kişinin kafasına nişan alarak ateş edebilir" diyor. Sizden şüphelenilmesi için ise sıcak havada kalın kaban giymeniz, kablolu sırt çantası taşımanız, sinirli davranışlarda bulunmanız veya çok terlemeniz yetiyor. Ama aynı kişiler, 35 bin masumun kanına giren PKK için aynı şeyleri düşünemiyor ve bize 'insan(!) hakları'ndan bahsediyor... ..... O halde, samimiyetten yoksun olan bu değerlendirmelerin bizim için ne önemi olabilir!.. Bize düşen, sayın Özkök'e kulak vererek birbirimize kenetlenmek ve bu şartlar altında mücadele etmeye çalışan askerlerimize tam destek vererek "topyekûn mücadele"de yerimizi almaktır. Bizden haberler * Yazarımız Abdullatif Uyan'ın oğlu Salih, gıpta edilecek bir düğün sonrasında Mihriban Canbek ile evlendi. Genç çifti tebrik ediyor, mutluluklar diliyoruz. * İhlas Vakfı yöneticilerinden Sait Yolaçan'ın kayın pederi Ahmet Aslantürk vefat etti. Kahramanmaraş'ta defnedilen merhuma Allah'tan rahmet diliyor, yakınlarına taziyelerimizi sunuyoruz. * Balıkesir'deki aktif satış elemanlarımızdan Mehmet Bayram geçirdiği kalp krizi sonucu genç yaşta aramızdan ayrıldı. Arkadaşımıza rahmet; kederli ailesine ve mesai arkadaşlarına sabır ve başsağlığı diliyoruz. * Tokat Öğrenci Yurdu Müdürümüz Mustafa Soylutürk babasını kaybetti. Ahmet Soylutürk'e Allah'tan rahmet, yakınlarına ise başsağlığı diliyoruz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.