Mısır'daki gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Maalesef darbeye ve darbecilere karşı çıkan binlerce insan kurşunlara hedef oldu. Onlar Mısır'ın demokrasi şehitleri. En büyük teşvikçilerinden Baradey bile darbecilerin kan dökmesine isyan edip görevinden istifa etti. AB nihayet son katliamlardan sonra "Mısır ile ilişkilerimizi gözden geçireceğiz. Şiddetin durması için bölgesel ortaklarla iş birliği yapacağız" noktasına geldi.
Türkiye Kamuoyu ve Hükümeti, Mısır konusuna en çok ilgi gösteren bir adrestir. Mısır bizim için önemli bir ülke. Türkiye tavrını Mısır halkından yana koymalı. Mısır'daki olup biten her şey, küresel ve bölgesel siyasetle ilgili. Buradaki gelişmelere İslam penceresinden bakmak ne kadar sağlıklı olur bilemem. Türkiye, Mısır'da kanın ve şiddetin durması için AB ile işbirliği yapmalıdır. Türkiye'nin ibresi ne Mursi'den nede Sisi'den yanadır. Türkiye'nin derdi; demokrasi- insan hakları ve Mısır halkının güvenliği- mutlu geleceği olmalıdır. Öncelik akan kardeş kanının durdurulmasına verilmelidir. Mısır'daki yönetimle ülkemiz arasındaki gerilim düşürülmelidir. Kardeş Mısır halkının esenliği için iki ülke ilişkilerinin normalleşerek devamında yarar bulunmaktadır. Türkiye'nin Mısır ve Suriye, hatta İsrail ile ilgili yol haritasını tekrar gözden geçirmesine ihtiyaç vardır. Hamasetle; retorikle uluslararası ilişkiler yürütülemez. Diplomatik ilişkilerde duygu-vicdan ikinci, akıl-realite birinci planda olmak durumundadır. Mısır'da darbe yönetimi Müslüman Kardeşlere tuzak kuruyor. Onları tahrik edip kışkırtıp şiddete bulaştırmaya çalışıyor. Bunu becerebilirlerse gerisi kolay; 3 gün sonra Müslüman Kardeşleri terör örgütleri listesine soktururlar.
Müslüman akıllı olmalı, ilm-i siyaseti bilmeli. Duyguları ile değil aklı ile hareket etmeli. İslam düşmanlarının kurduğu tuzakları fark etmeli ve o tuzaklara düşmemelidir. 2002'de iktidara gelen AK Parti'yi yöneten kadrolar akılları ile değil de duyguları ile hareket etselerdi; Türkiye'de 2009 yılına kadar on kez askeri darbe olurdu. Eğer Erbakan Hoca'nın yaptığı hataları yapsalardı hem yerel aktörler hem de küresel işbirlikçileri AK Parti'yi bir kaşık suda boğarlardı. Onlar sabırlı davrandılar, herkesle kucaklaştılar, kimseyi dışlamadılar. Türkiye'yi ve sistemi dönüştürebilmek için herkesi ikna ettiler. Sonuç ortada. İlm-i siyaseti bilen akıllı Müslümanlar gibi davrandılar. Bu gün de hâlâ öyle davranmak durumundalar.