Sinsi bir şekilde dışlama etkisi çalışıyor...

Sesli Dinle
A -
A +

Politika faizinin düşmesinin ardından, kamu borçlanma kağıtlarının da %10-11 arasındaki faizle alıcı bulduğunu görüyoruz. "Peki özel sektör borçlanmaları için durum ne?" diye soran olursa diye bir araştırma yaptım. 

 

Açıkçası özel sektörün bankalardan ortalama borçlanma oranları %25 ile başlıyor %30'a kadar gidebiliyor, bonolarda ise durum biraz daha farklı. Orada %28 ile %35 arasında değişen oranlar bulunuyor. Bu durum çok net bir "crowding out" yani dışlama etkisi dediğimiz bir fenomenin yaşandığını ortaya çıkarıyor. 

 

Makroekonominin en önde gelen sorunsallarından biri olan dışlama etkisi, kamunun borçlanma imkânlarını kendi tekeline alması ile beraber özel sektöre kaynaklardan pek azını bırakıp kendi elleriyle faizi yükselttiği durumu anlatıyor. Kamu tasarrufları birçok metot ile çekme imkânına sahip olduğu için dışa itme etkisi oldukça sık rastlanan bir durumdur. Sadece bono ve tahvil arz ederek değil, kamuya ait olan şirketleri halka arz ederek de bunu yapabilir. Türkiye'de özelleştirme yapmak yerine halka arz etmek bu sebeple karşı çıktığım bir konu olmuştur. Tabii bugün bakıyoruz, özelleştirmeler de yürümüyor. Bunu da başka bir zaman tartışacağız elbette... 

 

 

 

Kamu harcamalarında disiplinin önemi...

 

 

 

Kamu yönetimini elden bırakmamak için halka arz yoluyla özel tasarrufları bir yandan çekerken, hazine de tahvil arzı ile dışlama etkisini ivmelendirir. Bugün de bankalara getirilen kurallar sebebiyle kamu kâğıtlarının mecburen satın alınması benzer şekilde sıkıntı oluşturmaktadır. Kamuya %11 ile borç veren bankalar özel sektöre bu oranın üç katını ve oldukça kısa vadelerle uygulamaktadır. Bu durum ekonomi yavaşlarken kârsızlık ardından da büyüme darboğazı meydana getirecek. Bu sebeple acilen kamu bankalarının sermayelerini güçlendirip yeni KGF'yi uygulamaya koymaktan başka çaremiz yok. 

 

Çarşamba sabahı İktisada Giriş Dersinde "halkın refahını nasıl artırırız" sorusuna cevap aradık öğrencilerle. Onlarla gurur duyuyorum, hepsi de mantıklı ve rasyonel önerilerde bulundular. GSMH'den önce amortismanlar sonra dolaylı vergiler çıkınca "Millî Gelire" ulaşıldığını, ancak üretim faaliyetlerine katılmayanlara da devlet tarafından para verildiğini, bu da eklenince "kişisel gelirin" ortaya çıktığını, gelir vergisini düşünce de "kullanılabilir gelir" yani vatandaşın cebine kalan paranın oluştuğunu anlattık. Öğrenciler hemen "hocam o zaman vergiler azalsın ki vatandaşın cebine giren para yükselsin" dediler. 

 

Doğru söylediler. Ancak ben onlara hayatın gerçeğini aktardım. "Kamu harcamaları kontrolsüz şekilde büyüdüğünde devlet hem borçlanma hem de vergi yoluyla tasarrufları çeker, özel kesime bir şey kalmaz" dedim. Dolayısıyla politika faizi düşse de kredi faizinin neden düşmediğini hemen anladılar. 

 

Sonuç olarak: Topu daha uzun süre havada tutabileceğimizi sanmıyorum. Kurdaki hararet bize bu konuda sinyal veriyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.