Çözüm sürecinde maskeli balo…

A -
A +
Türkiye'nin teröre karşı yürüttüğü kararlı mücadele, meselenin uluslararası aktörlerinin ve onların içerideki uzantılarının pozisyonlarını yeniden gözden geçirmeye sevk etmiştir.

Her şeyden önce Türkiye'nin ABD ile yaptığı mutabakat kapsamında terörle mücadelede DAEŞ'in yanı sıra PKK'nın da aynı kapsam içinde olacağının görülmesi ve bu konuda ABD'nin; "PKK bir terör örgütüdür, Türkiye teröre karşı kendini savunma hakkını kullanıyor" açıklamaları HDP-PKK/PYD cephesini telaşlandırmıştır.

Son zamanlarda bu cephenin diline dolanan "Biji Obama" sloganları karşılığında elde etmek istedikleri rolün kaybedilme kaygısı, bu telaşın esasını oluşturmaktadır. Bu rolün dayandığı temel esas; DAEŞ terör örgütüyle mücadele bahanesiyle hem PKK'nın silahlara daha kuvvetli olarak sarılmaya devam etmesi hem de PKK'nın PYD koluyla Suriye'nin kuzeyinde adına kanton dedikleri bir kuşak dahilinde ideolojik ve etnik ayrışma içinde oldukları tüm unsurları süpürerek alan hakimiyeti kurulması hevesidir. Bu hevesin küresel destekçileri için ortaya çıkacak yapı; kendilerinin çıkarlarına uygun biçimde kuklalaştırdıkları ve çıkarlarının korunması adına garnizon işlevi üstlenecek bir yapının doğmasıdır. Bu doğuş; başta Suriye'yi olmak üzere tüm bölgeyi etnik ve mezhepsel ayrışmalar üzerinden düşmanlaştırıcı ve buna bağlı olarak toprak bütünlüklerini dağıtan, ülkelerin ufalanmasına yol açan bir sürecin adıdır. Adına "Kobani devrimi" dedikleri şey; bu oyunun esasına dayanmaktadır.

"Kobani devrimi" denilen oyun; mazlum halkların sorunlarını çözmek bir yana daha da ağırlaştırma pahasına sömürgeci efendilerinin çıkarlarına hizmet edilmesidir. Şüphesiz Orta Doğu'nun gerçek devrim ihtiyacı ertelenemez seviyededir. Ancak bu gerçek devrim sömürgecilerin mızrak ucu olarak, onların himayesinde ve çıkarları yörüngesinde değil, tüm mazlum halkların dayanışmasıyla mümkün olabilir.

Orta Doğu'da gerçek devrim tüm mazlumların; "zengin ve bereketli toprakların kukla yönetimleri altında geleceğin yoksul çocukları olarak yaşamak istemiyoruz" haykırışıyla mümkün olabilir. Küresel efendilerin yörüngesinde ve onların çıkarları adına terörle harita çizmeye çalışmanın devrimle açıklanması tam bir algı operasyonudur.

Algı operasyonunun temel aldığı "Neyin gerçek olduğu değil, halkın neye inandırıldığı önemlidir" şiarı bu noktada da devrededir. Tıpkı; "barış", "halkların kardeşliği" "demokratik toplum" gibi kavramlar ve değerler üzerinden bir süredir sergilenen maskeli baloda olduğu gibi. Bu kavram ve değerler terörün namlularıyla, sömürgecilerin taşeronluğuyla sahiciliğini ve samimiyetini koruyamaz. Aslında bu kavram ve değerler üzerinden yapılmak istenen; "şeytan bir günah işleteceği zaman işe önce o günahı kutsallık zırhına sarmakla başlar" anlayışının gereğini yerine getirmektir.

Bugünlerde HDP-PKK/PYD cephesindeki telaş; Brüksel temaslarının yapılmasına ve böylece Avrupalı aktörlerin nabızlarının tutulmasına ve buna göre pozisyonun belirlenmesine ve buna göre yeni bir siyasi dilin geliştirilmesine yöneltmiş durumdadır. Yeniden çözüm sürecine dönülmesi çağrıları, yeniden seçim sürecine girileceği ihtimalinin güçlenmesiyle ilişkilidir.

Diğer bir ifadeyle yeniden maskelerin hazırlığı ihtiyacının hissedilmesiyle ilişkilidir. Artık söylem değil eylem dönemindeyiz. Aldatıcı, sahte ve maksatlı söylem oyunlarına değil sahici ve samimi eyleme ihtiyaç var. "Ateşkes", "tetiklerin durması" gibi kelime oyunları değil açık ve net olarak PKK'nın silahlarını bırakması ve ardından bu örgütün tasfiyesi için birlikte nelerin yapılacağına karar verilmesi gereken dönemdeyiz.

Yoksa "çözüm süreci" adı altında ülkenin çözülmesine çalışılmasına hiçbir devlet, hiçbir millet seyirci kalamaz. Çözüm süreci; yerli bir hamle olarak, en geniş katılımlı millî bir mutabakatla ülkenin tek bir çakıl taşının yerinin değişmeden, bu toprakların evlatlarının ayrımsız sonsuza kadar barış içinde birlikte yaşama iradesinin adıdır. Böyle olmak zorundadır. Ve çözüm süreci; demokrasi adına eksikliklerin giderileceği, kimseyi ötekileştirmeden, düşmanlaştırmadan sadece ülke içinde değil tüm Orta Doğu'da zalimlere karşı tüm mazlumların dayanışma içinde olacağı bir atmosferin adıdır.

Çözüm sürecine dair bunun dışındaki her beklenti, bu topraklara değil başkalarının çıkarlarına hizmettir, ihanettir...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.