Terörün karanlıktaki yüzü

A -
A +

Yıllardır Türkiye'yi terörsüz bırakmak istemeyenler karanlık ve kirli planlarıyla sahnedeler. Şehit C. Savcısı Mehmet Selim Kiraz'ı hedef seçenler, aslında bu ülkenin toplumsal dirliğini, ülke ve millet bütünlüğünü yok edebilmenin hedefindeler. Hiçbir terör saldırısı, sadece görünen yüzüyle analiz edilemez. Bizatihi terör örtülü kirli ilişkiler ağının dışavurumudur. Yıllardır vurgularız; bugün dünyada hiçbir terör örgütü devlet desteği almadan yaşayamaz ve yine yıllardır terörü; devletlerarası güç mücadelesinin silahlı diplomatik yoludur diye tarif ederiz. Bu gerçekler bir kez daha gösteriyor ki, Türkiye'nin geleceğinden ürkenler sahaya sürdükleri taşeron örgütlerle terörün her türlü versiyonunu deneyerek sonuç almanın peşindeler.
Yakın geçmişten günümüze sahne arkası aktörler, terör yöntemlerinde güncellemeleriyle dikkat çekiyor. 1980 sonrası gerek askerî darbenin etkileri gerekse uluslararası düzeyde Soğuk Savaş döneminin ideolojik karşıtlığının sönümlenmesine bağlı olarak sadece ideolojik pozisyon almakta yetinilmeyerek bilhassa etnik ve mezhepsel kimlikler üzerinden yeni bir propaganda dili ve eleman devşirme kaynağı ürettiler. Bu kaynak, ülkenin etnik ve mezhepsel kimlikleri üzerinden provokasyonların üretildiği verimli bir alan olarak yapılandırıldı. Geçmişin siyasi yönetimlerinin hatalarının aşılmasına, kimlikler üzerinden inkârcı yaklaşımların terk edilmesine ve dil, kimlik ve kültürel temsil açısından ülkenin çoğulcu yapısının, ülke ve millet bütünlüğünü zedelemeden bir zenginlik ögesi olarak benimsenmesine rağmen kimlik istismarcılığı sonlandırılmadı. Aksine daha sinsi yöntemlerle çağın iletişim tekniklerini de etkin kullanarak, algıları gerçeklerin önüne çekerek yol almaya devam etti.
Özellikle sadece gençler üzerinden değil çocuk yaşında olanların bilinçli bir tercih olarak şiddetin içine çekilmesi, bunun üzerinden yeni bir propaganda dili üretilmesi ve böylece geniş kitlelerin provoke edilmesi yeni dönemin en sinsi yöntemidir. Buna bağlı olarak yine etnik ve mezhepsel kimlikler üzerinden nüfus kompozisyonuna bağlı olarak belli bölgelerde, büyük şehirlerde ve özellikle İstanbul özelinde alan hakimiyetleri hedefleyerek, mahalle bazında şiddet odakları üretildi. Bu tür mahallerin çocukları sokak aralarında minyatür kale maç yapmak yerine, 'molotof'la tanışsınlar, maskelerle kirli bir tezgâhın çocuk oyuncuları olsun istendiler. Demokrasilerde halkın şiddet içermeyen protesto hakkı istismar edilerek hatta bu hak bir kılıfa dönüştürülerek, şiddetin egemen olduğu yeni bir provokasyon tekniği geliştirildi. Meydanlar bunun için verimli birer şiddet tarlasına dönüştürülmek istendi.
İletişim çağında şiddetten beslenenler, kitle iletişim araçlarının tüm imkân ve kabiliyetlerine ilgi duydular. Medyanın özensiz bir dille davranmasına mümkünse özel bir medya örtülü desteği alınmasına çalışıldı. Medyanın her tülü mecrasıyla ilgilenildi. Son yılların özellikle çocuk ve gençlerin bağımlısı olduğu sosyal medya üzerinden sosyolojik ve psikolojik projelerle işletilen bir düzenek oluşturuldu. Özellikle twitter ve facebook gibi sosyal medya alanları stratejik iletişim sahaları kabul edilerek, karanlığa kurşun sıkılan, geniş kitleleri provokasyona sevk eden, zihinleri bulandırmanın proje sahası olarak işlevselleştirildi.
Görsel ve yazılı basında da benzer hamleler denendi. Kavramlar bilinçli olarak yanlış kullanıldı. Olmayan varmış gibi, var olan yokmuş gibi gösterilmeye çalışıldı. Sis perdeleri açarak halkın gerçeklerle buluşturulmasına değil aldatıcı algılarla yapılandırılmasına çalışıldı. Terör saldırısına eylem, teröriste eylemci denilerek, gerçeklerle buluşulmasına değil negatif algıların oluşmamasına çalışıldı. Bu toprağın ürünü olmayan, yabancı elin oyunlarını yıllardır süren kirli ve karanlık tezgâhlarını sorgulayanlara asıl gerçeğin terörün görünen değil görünmeyen yüzünde saklı olduğunu ifade etmeye çalışanlara komplocu yaftasını yapıştırarak bir başka algı operasyonu sürdürüldü.
Stratejinin önemli bir yöntemidir; hedefe konulan gücün ağırlık merkezinin, en güçlü yanının keşfedilerek, buranın yıpratılması, buranın çökertilmesi. Bu ülkenin en güçlü yanı, aile kurumudur. Doğulusu, batılısı, kuzeylisi, güneylisi demeden, etnik ve mezhepsel farklılığı gözetmeden aynı inancın, aynı yazgının, aynı bereketin, aynı toprakların mahsulü olanların kurduğu ailelerin evlatları bu ülkenin etnik ve mezhepsel ayrıştırma oyunlarının karşısındaki en güçlü inanç, direnç ve kararlılık noktasıdır. Kimseyi diğerinden ayrıştırmadan, kurulan aile kurumu, bir sentez ülkesi olan Türkiye'nin harcıdır. Bu yüzden yıllardır bu kale hedef alınmıştır. Yıllardır bir evi öbür eve düşman etmeye çalışanların asıl hedefi ortak harcımız olan aile kurumumuz olmuştur.
Başaramadılar ve ilelebet başaramayacaklar.. Bu toprağın çocukları, başkalarının kuklası, maşası olmayacak ve millet iradesine hiçbir güç ipotek koyamayacak...Bu topraklar, Anadolu tarih boyu ne saldırılar ne ihanetler görmüştür ama kazanan hep Anadolu olmuştur.. Yine öyle olacak...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.