Gazetede idari görevdeyken ziyaretimize gelen Tunus Büyükelçisine ana tarafımın Tunuslu olduğunu, ailenin esas yurdunun Kartaca yarımadasının tam ortasında portakal bahçeleri arasındaki 'Menzel bu Zelfa' kasabası olduğunu söyleyince Büyükelçi pek sevinmişti. O sıralarda yapılacak olan devlet başkanlığı seçimlerinde 'Müşahit' olarak beni davet etmişler, akrabalarla ve gerçekten 'Yasemin' kokulu Tunus'ta bir hafta geçirmiştim. Annemle yaşıt 'Muna Hala'nın evinin oturma odasındaki vitrinde rahmetli dedemin küçük kızı ve torunlarıyla çektirip yanında götürdüğü fotoğraftaki kısa pantolonlu resmimin yarım asır sonra hâlâ duruyor olması akrabalık bağlarının ne kadar kuvvetli olduğunu gösteriyordu. Muna Hala'ya da kendimi tanıtmak için kolaylık sağlamıştı. 'Sen Ahmed'in torunu musun?' diye boynuma sarılmış on onbeş dakika beni koklamıştı. Tabii gözyaşları vesaire... Samimiyeti epey ilerletince ailenin hemen hepsinin toplandığı 'kuskus ve birek(börek)li bir iftar sonrasında 'Zeynel Abidin bin Ali nasıl bir insandır, bu seçimlerde sizler kime oy vereceksiniz?' diye kendimi Türkiye'de zannederek uluorta soruvermiştim. Bir an ortalığın buz kestiğini hissettim. Bütün yüzlerde gergin bir tebessüm dalgalanmıştı. 'Peki yarın seçim sandığına gideceksiniz, istediğiniz kişiyi seçme imkânınız var mı?' soruma hep beraber 'Evet var' dediler. 'Peki ama neden Bin Ali yirmibeş yıldır hep %98'lerde oy alıyor? Sandıkta nereye oy attığınız takip mi ediliyor?' soruma yine hep birlikte 'Hayır' dediler. Baktım olmayacak İngilizce anlaşabildiğim, bir şirkette yüksek seviyeli yönetici olan bir damadı köşeye çektim ona aynı soruları fısıldadım. 'Diğer adayları da Bin Ali seçer, onlarla kıyaslandığında yine mecburen Bin Ali'yi seçmek zorunda kalırız, çünkü ne de olsa devlet tecrübesi var' gibilerden bir cevapla mevzuyu kapatmış ve havadan sudan bahis açarak gerginliği dağıtmaya çalışmıştı. O gün yakinen anlamıştım Tunus'un bizim ellili yıllar öncesi durumumuza benzer bir yönetime sahip olduğunu. Seçimlerde hiçbir olay olmamış, sessiz ve suskun Tunus, Bin Ali'yi yine seçmişti. İçim burkuk bir şekilde dönmüştüm Tunus'tan. Çünkü 'O kafayla bir yere varılamayacağını biz çok önceleri anlamış, birkaç darbeyle sarsılarak kendimize gelmiş, sonunda demokrasimizi rayına oturtma yolunda epey mesafe kaydetmiştik. Son yıllarda bu konuda daha kararlı bir halde yol almaktaydık.' Ne kadar şükretsek azdır. Milletimizin gerçekten bir imparatorluğun torunları olduğunu ispatlarcasına bir olgunlukla, dünya devletleri arasındaki mümtaz yerini alma mücadelesini sürdürmesiyle övünebiliriz. Obama boşuna mı arıyor Başbakanımızı sanıyorsunuz?