Küçük Kız

Sesli Dinle
A -
A +

Daha on üç yaşında olmasına rağmen çok iyi bir eğitim almıştı “Küçük Kız.”

 

Köklü bir aileye mensup olmanın avantajıyla uzman hocalardan edebiyat, sanat, kültür, müzik dersleri görmüş, donanımlı hâle gelmişti. 

 

Babası eski bir paşa ve eski bir bakan olduğu için ailenin hâli vakti yerindeydi. 

 

Nişantaşı’nda bir konakta yaşıyorlardı. 

 

O büyük şok da bu konakta meydana geldi.
Küçük Kız’ın kaderinin keskin bir viraja girdiği o gün, olaylar şöyle gelişti:
Bir adam; çatık kaşlı, bıyıklı, orta boylu bir adam, hızla konağın kapısından içeri daldı. Hizmetlilerin büyümüş gözlerle bakışları arasında, sağdan itibaren odaların kapılarını sırayla açıp kapatarak bir şey aradı.
Giriş kattaki odalarda aradığını bulamayınca ahşap merdivenlerden bir üst kata koştu.

 

Küçük Kız, kardeşiyle oyun oynuyordu. Hışımla içeri dalan adam, halının üzerinde oturan kızın koluna yapıştı ve sürüklemeye başladı. 
Küçük Kız’ın çığlığı, ev sakinlerinin ve hizmetlilerin feryatlarına karıştı. Adam bu gürültüye mahalledeki insanların toplanacağını tahmin etti; kızı merdivenlerde baş aşağı bırakıp, geldiği gibi hızlı adımlarla ve panikle dışarı çıktı. 
Tahmin ettiği gibi, sağdan soldan gelen meraklı insanlar vardı; onların arasından kayıplara karıştı.

 

Akşamüzeri eve gelen baba olayı duyunca odasına kapandı.
Baskını yapan “reji memurunu” birçok kimse gibi o da tanıyordu. 

 

Baba, sabahleyin kimsenin konuşmadığı gergin kahvaltı masasına âdeta bir ateş topu bıraktı:
- O adamla evlenecek... İstanbul’da değil, İzmir’de yaşayacak.
Başta Küçük Kız olmak üzere evdeki hemen herkesin dil dökmelerine,  ağlamalarına, yalvarmalarına kulak asmadı baba.
Küçük Kız’ın adı çıkmıştı ve ancak böyle temizlenebilirdi.

 

On üç yaşında, zorba ve çılgın bir âşıkla evlendirilip, İzmir’e sürgüne yollanan Küçük Kız, o yağmurlu veda gecesinde, çocukluğunun saflığını, masumiyetini, umutlarını, duygularını döktüğü şiiri, sabah çalışma masasında bırakıp son kez odasından çıktı. 

 

İşte, bir büyük âlimin Eyüp tepelerinde bir gramofondan duyup yanındaki talebesine “Bestesi önemli değil ama sözlerine bak, ne kadar tesirli” buyurduğu ve talebesinin de daha sonra kitabına aldığı o şiir:
 
Kimseye etmem şikâyet, ağlarım ben hâlime,
Titrerim suçlu gibi baktıkça geleceğime…
Karanlık perde çekilmiş korkarım kısmetime,
Titrerim suçlu gibi baktıkça geleceğime...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.