Bu satırları, maçın ilk yarısı bittiğinde yazmaya başladım. Devre Tayfur Bingöl ile Uğurcan arasında geçmişti. Galatasaray adına kaydedecek bir şey yoktu.
Galatasaray’ın en önemli silahı “ön alan baskısı” uçup gitmişti. Barış Alper sol, Sane sağ çizgide kalıyor, İcardi bu maçta görev aldığı orta sahadan ileri çıkmıyor, iki bek Singo ve Jakobs orta çizgiyi geçmiyor, özetle Osimhen ileride tek başına sağa sola koşturup duruyordu.
Maç öncesi Spor Müdürümüz Ercan ile Okan Buruk’un kadro dedikodusunu yaparken hem Osimhen hem İcari ile bu deplasmana çıkmasının riskli olduğunu söylemiştim. Ercan da “Rakibi hafife almış ama pabuç pahalı” demişti.
Daniel Agyei’nin ilk yarı biterken attığı gol, aslında dünkü Galatasaray’ın fotoğrafını ortaya koydu. İngiliz oyuncu tek başına Abdülkerim’i, Torreira’yı, Sanchez’i ipe dizip, en son Uğurcan’ın avladı.
İkinci yarı başlarken Singo’yu çıkarıp Sallai’yi oyuna alan Okan Buruk, gidişatı değiştiremeyince, bu defa Jakobs ile Torreira’yı kenara çekip, Sara ile Eren’e sarıldı. Hücuma dönük bütün bu değişiklikler sonuç vermeyince, zirvede puan farkı 1’e düştü.
Sarı kartına rağmen hakemi iten Osimhen sahada kalmanın ödülüyle mükemmel bir atak başlattı; Barış’ı kaleciyle karşı karşıya bıraktı. Barış Alper’in kaleciyi geçip ağlara giden şutunu Tarkan Gerek çizgiden çıkardı.
Maçın bitimine 6 dakika kala Barış’ın kafa ile indirdiği topu ağlara gönderen Osimhen’in vuruşu esnasında Sara’nın ofsaytta olduğu gerekçesiyle gol sayılmadı. Doğrusu cesur karar!
Galatasaray’ın eski kaptanı Selçuk İnan, yeni kurulmuş bir topluluğu 12 haftada takım hâline getirmeyi başarmış. Cimbom’a 19 maç sonra mağlubiyeti tattıran atmosfer müthişti.
Maçın adamı: Tayfur Bingöl
Sadık Söztutan'ın önceki yazıları...