DSP'nin partiden ziyade Ecevitler'in Kulübü olduğu dün bir kez daha teyid edildi. İktidarın büyük ortağı ve Türkiye'nin birinci partisinin yaptığı kurultay, Ecevit'le başladı, Ecevit'le bitti. Koca koca bakanlar bile herşeyi tribünden izlediler. Başbakan Ecevit dün bu tabloyu her ne kadar güllük-gülistanlıkla izah etti ise de, gerçek elbette öyle değil. Ecevitler kendilerini kandırabilirler de toplumu ve kamuoyunu kandıramazlar. DSP parti değil, Ecevit ailesine ait bir siyasal şirket gibidir. KONUŞMAYA SET Gelelim kurultay manzaralarına: Bülent Bey'in icraatlarından demetler sunduğu kongrede tek renkli unsur Sema Pişkinsüt'ün adaylığı idi. Ne var ki Pişkinsüt'e takınılan tavırlar anlaşılacak gibi değildi. Konuşturulmadı ve dahası, tartaklandı. Hiçbir partide hele hele sol bir partide bir genelbaşkan adayının önüne tüzük bahanesi ile set olunması ancak otoriter yapılanmalarda görülebilir. Doğrusu bu görüntüleri veren DSP dün Hitler ya da Stalin'in partileri gibi bir fotoğraftaydı. İstiklal Savaşı kahramanı İsmet İnönü'yü yapılan demokratik kongrede alaşağı eden Ecevit, değil kendini devrilme riskiyle karşı karşıya bırakmaya, gagalanmaya bile razı olamadı ve yapılacak konuşmaya set oldu. Bu tablo Sayın Ecevit'in demokrasiden ne anladığının da net vesikasıdır. Mazallah kazanamayacağı kesin olan Sema Pişkinsüt yerine kazanma ihtimali olan biri aday olmuş olsaydı Ecevitler herhalde partiyi o gün kapatmaya çalışırlardı. DÜKKAN ANLAYIŞI Efendim bu partiyi biz Rahşan'la dişimiz ve tırnağımızla kurduk... Hayır Sayın Ecevit. Siyasal kurumlar dükkan ya da şirket değildir. Ne hazindir ki bütün eski liderlerde aynı anlayış egemen. İşte Erbakan Hoca hâlâ vazgeçmiyor. Özal ve Demirel'de de benzer tutumlar vardı. Rahmetli Türkeş de öyle değil miydi sanki? Partileri bunlar için adeta bir sığınak. Tamam siyasete girilir ve çıkılmaz ama böyle bir görüntü ile ne tarihe geçilebilir, ne de yarınlara not düşülebilir. Başbakan Ecevit dün müthiş bir fırsatı anlamsız bir hırs ve hatta inatla heba etmiştir. YARINI HAZIRLAMAK Oysa Sayın Ecevit bu kongreyi pekala Türkiye'nin geleceği doğrultusunda dizayn edebilir ve yarınları hazırlayabilirdi. Sema Pişkinsütler'i engellemek yerine Kemal Derviş'leri Zekeriya Temizel'leri davet edebilir ve kurultayı şölene çevirebilirdi. Bülent Bey bunu yapmak yerine, eşiyle girdiği kendi özel hapishanesinin duvarlarını daha bir yükseltti. Oysa insan fani ve fizyolojik olarak yetebileceği sınırlar ortada.. Sayın Ecevit bu fırsatı tepti ve hem kendisinden sonra DSP'nin ne olacağı belli olmadığı için Türkiye'yi belirsizliğe itti, hem de şanına yakışır bir finalin önünü kapadı. Evet Sayın Ecevit bu fasıldan sonra artık Azerilerin deyişi ile "dövletlu ve hörmetlu" bir çekiliş planını uygulamaya koymalıydı. Böyle bir şey Ecevit'i çok daha büyütecek ve ardından da müthiş bir "hoş seda" bırakacaktı. Dahası, bu şekilde belki Türkiye'nin de önü açılacaktı. Ecevit şanlı bir jübilenin bütün kapılarını bu şekilde kapatmış oldu.. MARAZ ÇIKARMA Gelelim Pişkinsüt olayının diğer boyutuna: Konuşturulmama ve saldırı ne kadar çirkin ve yanlışsa, Sema Hanımın maraz çıkarma amacı ya da hedefi de o kadar yanlıştır. Sayın Pişkinsüt kimseyi yanıltmasın bu kongreye kazanmak için değil, Ecevitler'den intikam almak için aday olmuştur. Tamam böyle bile olsa engelleme yine de yanlış ama Ecevitlerin de hesabı malum olan bir olayın yani hizip hareketinin palazlanmasına set olmak istemesi demokratik açıdan olmasa da hırs ve iddia açısından izah edilebilir. Soruyorum Sema Hanım İnsan Hakları Komisyon Başkanlığından alınmasa idi aday olacak mıydı? Hiç sanmıyoruz.. E böyle bir durumda adaylık konusu da haliyle gölgeleniyor. Siyaseti intikam aracı haline getirirseniz yüzde yüz haklı olunabilecek bir konuda bile tartışılırsınız.