‘Ben şirkette çalışamam!'-37-

A -
A +

Tamer heyecanla sarıldı genç adama: - Ya sen... Sen ne hale gelmişsin böyle... Babam seni görünce ne diyecek çok merak ediyorum. - Boş ver babamı şimdi. Nasılsın? - Nasıl olayım Berker, az çok biliyorsun telefonlardan. Berker oldukça yakışıklı bir gençti. Gözleri tıpkı ağabeyine benziyordu. Ondan daha ince hatları, daha sivri bir burnu vardı. - Biliyorum, detayları senden dinleyeceğim. Ne oldu? Yine annem ve babam sebep oldu değil mi? Tamer başını üzgün üzgün iki yana salladı: - Öyle de denilebilir. Ama asıl suç bende... Ben sahip çıkamadım sevgime. Berker gözlerini kısarak baktı: - Üzülme, her şey olacağına varır... Yeğenlerim nasıl? Omuzlarını kaldırdı Tamer: - Görmüyorum. Ayrıldığımızdan beri görmedim onları. Gidip göremiyorum. Daha Feryal'i görmeye hazır olmadığımı düşünüyorum. Bu da beni mahvediyor. Berker hayretle baktı ağabeyine: - Ne yani, çocuklarını özlemiyor musun? Bunun hazır olup olmamakla ne alakası var. Gidip oğullarını görmek istediğini söylersin olup biter. Tamer içini çekti. Her zaman kişiliğinin sahibi olmuştu Berker. Kendisi gibi zayıf değildi. Çocukluğunda da, gençliğinde de değerlerine sahip çıkıp onlar için savaşmasını bilmişti... Seyfi bey küçük oğluna tenkit edici gözlerle baktı. Onun imajından hoşlanmadığı belliydi. Fidase hanım ise evladına kavuşmanın sevincini yaşıyordu. - Ah Berker'ciğim, nasıl özledim seni bilemezsin oğlum. Çok şükür bitti artık bu hasret. Seyfi bey oğluna bakarak dudak büktü: - Artık sen de sorumluluklarının bilincindesindir umarım. Şirketteki yerin hazır. Umarım sen de ağabeyin gibi bizi hayal kırıklığına uğratmazsın. Tamer önüne baktı. Dudaklarını ısırdı. Ama hiçbir şey söylemedi. Berker lakayt bir tavırla güldü: - Ağabeyimin sizi hangi hareketiyle hayal kırıklığına uğrattığını bilmiyorum ama duyduklarıma bakarsam beni daha çok hayal kırıklığına uğrattığı muhakkak! Hepsi de şaşkın bir şekilde genç adama baktılar. O da bu hayret dolu bakışlara cevap verdi hemen: - Ben onun yerinde olsaydım sevdiğim karıma sahip çıkar, mücadele ederdim. Çocuklarımdan vazgeçmezdim. Hâlâ koyduğum yerdesiniz baba! Şu maddiyatçılığınızdan, insanları paranıza göre değerlendirmenizden vazgeçmemişsiniz. Sizin için herkes para demek. Herkes servetinizin peşinde. Değer yargılarınızın odak noktası para! Kimseyi insan olduğu için kabul edemiyorsunuz. Ben şirkette falan çalışacak değilim. Ben sanatla uğraşmak istiyorum. Fotoğraf çekmek, sergiler açmak istiyorum. Amerika'da bu iş için eğitim de aldım. Kurslara gittim. Ardından kolejde fotoğrafçılık üzerine ders aldım. Burada bir atölye kurup bu işe odaklanmak istiyorum. Ülkemin dört bir yanını gezip fotoğraflar çekeceğim. Başka bir iş yapmak istemiyorum. Bir Amerikalı kız arkadaşım var. Ciddiyiz arkadaşlığımızda. Birkaç ay sonra, okulu kapanınca buraya gelecek. Onunla evleneceğim. > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.