Alaylı bir tebessüm vardı dudaklarında

A -
A +

Doktor Fazıl Sabri Bey hemen hızlı hızlı vurulan kapıya koştu. Gelen Jandarmaydı: - Doktor bey, köy girişinde biri vurulmuş. Delibaşların oğlu Haydar. Komutanım Doktor Bey gelsin dedi. Yüzünü buruşturdu Fazıl Sabri. Başını iki yana salladı üzüntüyle... Leyla kocasının giyinirken çıkarttığı gürültüden uyanmış, uyku ve meraklı gözlerle etrafına baktı. Ne olup bittiğini anlamaya çalıştı: - Sabri ne oluyor? - Bir şey yok canım, sen uyumana devam et. Delibaşların oğlunu vurmuşlar, komutan beni çağırıyormuş. - Yine mi! Bu insanlar neden böyleler Allah'ım? Adaleti kendileri sağlamaya kalkışırsa bir insan sonu mu gelir bunun? Fazıl Sabri ceketini giyerken karısını tasdikledi: - Haklısın hayatım. Sonu gelmez, bir bizden, bir onlardan derken kökleri kuruyana kadar sürer. Ne kötü... Haydi ben gidiyorum. Hemen gelirim. Jandarma erle birlikte hızlı adımlarla köyün girişine doğru yürümeye başladılar. Olay yeri Doktorun evinin tam zıt istikametindeydi. On dakikalık bir yürüyüşün ardından hala kalabalık olan olay mahalline vardıklarında Delibaşların bütün sülalesinin oraya birikmiş olduğunu gördüler. Fazıl Sabri endişeyle bakındı etrafına ve jandarma erine sordu: - Başa çıkabilecek misiniz bunlarla. Kalabalık görünüyorlar. Jandarma başını salladı: - Merak etmeyin doktor. Biz hallederiz. Bunlar böyle eser gürler ama jandarmadan korkarlar. Fazıl Sabri Bey gereken muayeneyi yapıp raporunu hemen oracıkta yazıp imzaladı. Cesedi, sardıkları battaniyeyle birlikte bir cipin arkasına koydular. Delibaşlar ellerindeki bütün araçları getirmişlerdi. Konvoy halinde cipin ardına takıldılar. Geride sadece kadınlar kaldı. Onlarda yerlere oturmuşlar ağıtlar yakıyorlardı. Her ihtimale karşı yine birkaç jandarma orada bekliyor, olabilecek istenmeyen bir olayı engellemek adına nöbet tutuyordu. Köy kahvesinde ise Üsteğmen Serdar sorgulamayı yapıyordu. Köylü kahveye dolmuştu. Fazıl Sabri Bey ağır adımlarla girdi kahveden içeri. Serdar Üsteğmen doktoru görünce hemen ayağa kalktı: - Doktor Bey, günaydın... Sabah sabah sizi de yorduk... - Günaydın komutan, Zaten uyanmıştım ben. Raporu verip cenazeyi gönderdim. Komutan kahveci Bayram'a seslendi: - Bayram Efendi, doktor beye bir çay verir misin? Sonra Fazıl Sabri'ye döndü: - Sorgulamayı yapıyorum. Kimse bir şey bilmiyor, görmemiş, duymamış. Bu sözleri kinaye ile söylemişti. Alaylı bir tebessüm vardı dudaklarında. Doktor omuzlarını silkti. Beklediği bir gelişmeydi: - Hiç şaşırmadım. Aksini duysam şaşardım zaten. DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.