Artık hep birlikte oturuyorlardı...

A -
A +

Seneler su gibi akıp geçmişti... Başarılı bir ortaöğretim sonunda birincilikle mezun olmuştu liseden. Üniversite imtihanlarında inanılmaz bir başarı göstererek dereceye girmişti. Hiç düşünmeden Hukuk Fakültesini tercih etmişti. İdealini Necla Öğretmenle konuştuğu, anneciğinin ölümünü öğrendiği o gece belirlemişti. Hayatını hak ve adalete adayacaktı. Necla Hanım bu isteğe büyük saygı duymuş, Aliye'nin başarılarıyla hep övünmüştü. Problemsiz okumuştu Aliye. Çok çalışmış, yaşadıklarını bir gün olsun unutmamıştı. Dersin sonunda hep birlikte çıktılar. Barış Aliye'nin yanına yaklaştı: - Okuldan sonra gidip çiftlikte birer çay içeceğiz. Gelirsin değil mi? - Atatürk Orman Çiftliğinde mi? - Evet, ne olur evet de! Aliye gülümsedi: - Evet! Barış'ın gözleri sevinçle parladı: - Oh be! Haydi o zaman. Şu son iki dersi de bitirelim... Çaylar benden kızlar... *** Necla Hanım sabahlığının önünü sıkıca ilikleyerek sofraya oturdu. Gözlerinden hâlâ uyku akıyordu. - Aliye ne zaman gitti? - Çok oluyor, sen de iyi uyudun maşallah! Necla teyzesi Mübeccel Hanıma gülümseyerek baktı: - Geç vakte kadar kitap okudum pamuk teyzem, geç yattım. - Ah bu okumak... Aliye de tıpkı senin gibi. Hiç boş durmuyor, hep elinde bir kitap... Necla Hanım bir sene önce emekli olmuştu. Artık hep birlikte oturuyorlardı. Müşerref Hanım sağlık problemleri ile bocalıyordu. Şekeri ve tansiyonu vardı. Necla onların başında hem toplayıcı olmuştu, hem de Aliye'ye arkadaş olmuştu. Onun emekliliğinden herkes memnundu. O bayram öncesi Aliye'yle yaptığı konuşmadan sonra hiç bahsetmemişlerdi geride kalanlardan. Necla Hanım köye döndüğü zaman Davut'un dükkanının başında işine devam ettiğini görmüştü. Karısının ölümünün sarsıntısını çabuk atlatmıştı Davut. Bir yıl geçmeden de komşu köyden bir kadınla yeniden evlenmişti. Ne Aliye'yi arar sorar, ne de oğullarını merak eder olmuştu. Kendine yeni bir hayat kurmuştu. Ara sıra oğullarını hatırlatan birileri çıktığı zaman hemen celalleniyor, öfkeyle haykırıyordu: - Susun, bahsetmeyin bana o şerefsizlerden... Biri katil, biri hırsız. Kız desen kim bilir hangi batakta... Yok benim öyle çocuklarım, çok şükür sıyrıldım hepsinden, kurtuldum. Necla Hanım bu çıkışlar karşısında güçlükle sabretmişti. Sinirlerine hakim olamayıp bir tek laf söylese her şeyi berbat edebileceğini bildiği için sineye çekiyor, bulunduğu ortamı terk ediyordu. Sonunda Davut yeniden davullu zurnalı bir düğünle evlenince bir kere bile olsun konuşmadı adamla. Tebrik bile etmedi, düğüne de katılmadı. Hasan ve Elif'ten ise hiçbir haber alınamadı. Bir keresinde İstanbul'da görüldükleri konusunda bazı bilgiler ulaştı köye ama bunun da ardı gelmedi. Hüseyin ise mahkemeye çıkmış ve kasti olarak adam öldürme suçuyla on altı yıl ceza yemişti. Necla Hanım onun en son Sinop Cezaevinde olduğunu duymuştu. Daha sonra oradan nakledildiğini işitti ama izini kaybetti. Bütün bu bilgileri Aliye'ye söylemişti. DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.