Acemiliğinin başarısını gölgelemesinden çekiniyordu. Gözlerini kapattı. Düşünceleri Tamer'e kaydı. Onun ne kadar güçsüz olduğunu, bu ilişkinin böyle sonuçlanmasında bu güçsüzlüğünün ne kadar büyük rol oynadığını çoktan tahlil etmişti. Hataların çoğunu kendinde aramıştı zaman zaman. Fakat beş sene boyunca evliliğini biraz olsun huzura kavuşturmak için çabaladığına inanmıştı. Ama hiçbir şey yapamıyordu. Gerek kayınvalidesinin gerekse kayınpederinin sürekli suçlamaları, kendisine yöneltilen imalı sözler, aşağılanması bardağın taşmasına neden olmuş, yine de kocasının bu zor günlerde yanında olmasını beklemiş, kendi içinde bir açık kapı bırakmıştı. Sonuç ise olumsuzdu. Tamer onun yaşadıklarını anlamamakta ısrar etmiş, bu ilişki iki taraf içinde yürüyemez hale gelmişti. Feryal kendisine saygısını yitirdiğini fark ediyor, bunalıma giriyordu. Ama asıl düşündüğü çocuklarıydı. Bir sarayda hapis gibi yaşamaya başlamışlardı. Feryal içini çekti. Yine de Tamer'i düşünürken içinin acıdığını hissediyordu. Sabaha karşı uyuyabildi. Sabah ise ezan okunurken yorgun bir şekilde açtı gözlerini. Hemen fırladı yataktan. Çocuklarını uyandırmadan hazırlandı. Her şey tamamlanınca yarı uykulu bir halde kendine gelmeye çalışan oğullarını giydirip karınlarını doyurdu. Saat yedide hazırlanıp sokağa çıkmıştı bile. Otobüs beklerken Yağız kucağında yeniden uykuya dalmıştı. Ozan ise merakla etrafına bakınıyor, gördüğü her şeyi annesine soruyordu. Hastahaneye vardığında saat sekizi çeyrek geçiyordu. Çocukları kreş bölümüne götürdü. Kreş öğretmeni genç, yirmi yaşlarında bir kızdı. - Aman siz ne şeker şeylersiniz böyle, haydi bakalım gidelim şimdi oyunlar oynayalım birlikte. Ozan annesine baktı endişe ile: - Anne, sen kalmayacak mısın? - Hayır oğlum, ben yukarıda çalışacağım. Siz de bütün gün bu ablayla ve başka arkadaşlarla birlikte oynayacaksınız. Öğlen tatilinde ben gelip bakarım size. Akşam olunca geleceğim ve evimize gideceğiz. Kardeşine göz kulak ol olur mu yavrum? Ozan isteksizce başını salladı. Az sonra her ikisi de kreş öğretmeninin elinden tutarak uzaklaştılar. Feryal onlar gözden kaybolana kadar bekledi. Sonra hızlı adımlarla asansöre yöneldi. Gerekli evraklarını personele teslim ettikten sonra "Günaydın" diyerek çalışacağı odaya girdi. Çalışma arkadaşları gelmişlerdi. Sonra kendisine ait masaya geçip oturdu. Kalbi yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Gözlerini kapatıp dualar etti içinden... Suna hanım Feryal'in masasının önündeki koltuğa oturarak sevimli bir şekilde gülümsedi: - Hayırlı olsun Feryal kardeş, heyecanlısın muhakkak. Ben de ilk başladığım zaman senin gibiydim. Ama burası çok rahat ve huzurlu bir iş yeridir. Hakan da geçen sene başladı burada. Kolay öğrenirsin korkma. Şimdi bugün sana personelin ikramiye listesini vereceğim. Onları deftere işleyeceksin. Bilgisayar kullanmasını biliyordun değil mi? DEVAMI YARIN