Ayakları birbirine dolandı Aliye'nin

A -
A +

Harun Bey şaşkın bir şekilde Aliye'nin yüzüne bakıyordu: - Ne oldu Aliye söylesene! - Ağabey bu adam... Bu yakalanan zanlı... Bu benim ağabeyim. Hüseyin ağabeyim. Harun bey olduğu yerde donup kalmıştı sanki. Birkaç saniyelik bir sessizlikten sonra şaşkın bir şekilde mırıldandı: - İnanılacak gibi değil. Gerçekten inanılacak gibi değil... Aliye ağlamaya başlamıştı: - Harun ağabey, hemen görmek istiyorum onu. Nerede tutuluyor, ne olur bana yardım et... Avukat Harun Bey hemen toparlandı. Masasına geçip telefonu kaldırdı. Birkaç yer aradıktan sonra Aliye'ye döndü. Genç kız hâlâ ağlıyordu. Rengi iyice solmuştu: - Tamam Aliye hemen gidebiliriz. Emniyetin nezaretinde tutuluyormuş. Sabah mahkemesi varmış. Sanırım karar verilecek. Ön mahkeme. Büyük ihtimalle tutuklama kararı çıkacaktır. Her ikisi de yıldırım hızıyla fırladılar. Aliye dosyayı kucakladığı gibi kapının önüne çıkmıştı bile. Şaşkın bir durumdaydı. Artık hayatından silinmiş gözüyle baktığı bir insan birdenbire karşısına çıkıyordu. Necla Hanım seneler önce olanları anlatırken Hüseyin'in başına gelenlerden bahsetmişti Aliye'ye. Çok ağlamıştı o zaman ağabeyi için. Harun Bey arabasını garajdan çıkartıp Aliye'yi aldı. Hızla yüklendi gaza. Yol boyunca sağlıklı hiçbir şey konuşamadılar. Emniyet Müdürlüğüne geldikleri zaman saat ona geliyordu. Hızla çıktılar merdivenleri. Harun Bey gereken yerlere müracaat ettikten sonra zanlının bulunduğu yeri öğrendi. Prosedürü takip etmek zorunda olduklarından avukat olarak müracaatını yaptı. Baronun yazısını göstererek müvekkiliyle konuşmak istediğini bildirdi. Görevli memur yazıyı dikkatle inceledikten sonra yüzüne baktı: - Tamam, görüşebilirsiniz. Zaten yirmi dakika sonra hakim karşısına çıkacak. Vekaletinizi hazırlarsınız bu arada. Buyurun ben götüreyim sizi... Memurun peşine takıldılar. Aliye'nin yürürken ayakları birbirine dolanıyordu... Görevli memur koridorun en sonundaki kapılardan birini açarak yana çekildi. Arkasından koşar adımlarla gelen ziyaretçilere döndü: - Buyurun buradan. İlerdeki kapı. Oradaki görevli arkadaşa bu görüşme izninizi gösterin. Zanlıyı görebilirsiniz. Adamın dediği yere ilerlediler. Biraz önce aldıkları görüşme iznini kapıda bekleyen polis memuruna gösterdiler. Dikkatle inceledi memur izin kağıdını. Sonra başını kaldırdı: - Avukat hanginiz? Harun Bey atıldı: - Her ikimiz de avukatız... İkimiz birden üstleniyoruz davayı... Dudaklarını büzdü polis memuru. Sonra biraz daha baktı izin kağıdına: - Kimlikleriniz! Hemen uzattılar. İki kimliği de alıp izin kağıdıyla birlikte masanın üzerinde duran büyük defterin arasına koydu. Sonra cebinden bir dizi anahtar çıkartarak hemen arkasındaki kapının kilidine soktu. Biraz sonra büyük pencereli, yaklaşık beş, altı metrekare büyüklüğünde, bir masa ve iki sandalyeden başka içinde hiçbir eşya olmayan beyaz badanalı bir odaya girdiler. > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.