Rıfat bey düşünceli bir şekilde mırıldandı: - Böyle olmaz bu iş. Geleceklerse gelsinler. Kimin nesi, adı nedir, nerede oturur, öğreniver, bir araştırıp soruşturayım. Hiç bir bilgimiz yok. Sen nasıl yumuşak bakabiliyorsun böyle bir arkadaşlığa bilemiyorum. Gerekirse ben konuşayım şu kızla.... Ne olacaksa olsun. Seni dinledim, "evet" dedim ama benim sınırlarımı zorlayan şeylere de müsaade etmem, bilesiniz. Saliha hanım endişe ile cevap verdi: - Bilmez miyim Rıfat bey, bilmez miyim. Ben de söyledim kıza bütün bunları. Önümüzdeki ay içinde geleceklermiş, birkaç haftaya kadar... Gözümün önünde hep kız. Bir yerlere çıkmıyor. Merak etme sen... Rıfat bey bardağındaki son yudumu da bir dikişte bitirdi: - İçimde bir huzursuzluk var. Hiç rahat değilim Saliha. Seda hassas bir kızdır, bilirsin sen de, incinmesinden korkarım. Ben meseleye doğrudan girip yüz göz olmak istemem. Ama eğer ters bir şeyler görürsem müdahale ederim. Hem de kendi yöntemlerimle ederim, seni de dinlemem! Saliha hanım ses çıkartmadı. Aynı huzursuzluğu kendisinin de hissettiğini söyleyemedi kocasına... *** Seda annesinin söylediklerini dikkatle dinlemişti. Rıfat beyin düşüncelerini, akşam otururlarken anlattıklarını kelimesi kelimesine kızına nakletmişti. Kahvaltı sofrasında ana kız oturuyorlardı. Ceyda okula gitmiş, Eda ise henüz kalkmamıştı. Seda önüne bakıyordu. Saliha hanım ağzındaki lokmasını yuttuktan sonra aynı ses tonuyla devam etti: - Baban huzursuz kızım, ne olacaksa bir an önce olsun diyor. İzin verdim, suyunu çıkartmasın diyor. Seda yutkundu: - Dedim ya anne, annesi babası gelince getirecekmiş bize... Saliha hanım şüpheli bir tavırla cevap verdi: - Böyle şeylerde tesadüfen gelmeleri beklenmez kızım, haber verilir, onlar da hazırlıklı olarak çıkar gelirler. Sen bu çocuğun niyetinin ciddi olduğuna emin misin? Hayretle başını kaldırdı Seda. Kendisine bile sormaktan korktuğu soruyu annesi pat diye soruvermişti. Kekeledi cevap verirken: - Şey.. tabii.. Neden yalan söylesin ki? Ben anlattım babamın dediklerini, senin dediklerini. O da merak etmememi söyledi. Ben inanıyorum Emre'ye... Saliha hanım bir lokma ekmek daha attı ağzına, biraz da peynir aldı peşinden. Kızından gözlerini ayırmadan yavaş yavaş çiğnedi. Bir yudum çay içti ardından: - Nerede oturuyor bu çocuk? Seda irkildi. Dudaklarını büzdü: - Şey... Çarşının içinde olduğunu biliyorum ama yerini bilmiyorum.Bir arkadaşıyla birlikte kalıyor. - Soyadı ne? Omuzlarını kaldırdı Seda, mahcup bir tavırla fısıldadı: - Bilmiyorum ki.... Yaşlı kadın kaşlarını çattı: - Bu ne biçim iş böyle Seda? Ne biliyorsun sen bu insan hakkında kızım? Seda korku ile kaldırdı başını: - Anlattığım kadarını biliyorum anne, daha fazlasını bilmeme imkân mı var ki? Görüştüğümüz zamanlarda geç kalacağım korkusundan, biri görecek korkusundan ne kadar oturup konuşabildim ki? Soru sormaya bile korktum, bir şey diyeceksin diye korktum. Onunla birlikte olmaya imkânım mı var da öğrenmedim? Buluşup konuşmama izin mi veriyorsun ki? Durduğum yerden ne öğrenebilirim ki? > DEVAMI YARIN