Başlarını sokacak bir ev bulmalıydı önce. Sonrası zaman içinde olurdu nasıl olsa. Otel odasında bir süre dinlendiler. Sonra kızına döndü: - Haydi bakalım benim güzel kokulu Yasemin'im, çıkalım dışarıya, kendimize bir ev arayalım. Okula yakın iyi bir ev bulursak her şey hallolmuş olur. Gerisini yaparız, eksiğimizi tamamlarız baba kız. Otel resepsiyonundan birkaç yer sordular. Sonra yürüyerek Konak'a geldiler. Oradan resepsiyondan isimlerini aldıkları semtlere giden otobüslerden birine bindiler. O gün akşama kadar dolaştılar. Yasemin artık topuklarının sızladığını hissediyor, her adım atışında acıyla yüzünü buruşturuyordu. Babasının son zamanlarda farklı bir insan olduğunu gözlemliyordu. Eskiden her şeyi oluruna bırakan, hırsı olmayan bir adamdı. Şimdi ise Şeref değişmişti. Kafasını bir şeye taktığı zaman körü körüne gider olmuştu peşinden. Hırsı fazlalaşmıştı. Sanki yaşadıklarının öcünü olaylardan alıyor gibiydi. Ona kalsa sabaha kadar dolaşacaktı bir ev bulabilmek için. Ama Yasemin sonunda dayanamamış adeta yalvarmıştı babasına: - Babacığım, artık basamıyorum. Sıcak çok fena, ayaklarım acıyor, ne olur otele dönelim. Şeref itiraz edecek oldu ama yan gözle kızının yüzündeki çaresiz ifadeyi görünce toparlandı: - Tamam kızım. Yarın devam ederiz. Erkenden çıkarız sabah. Mutlaka bir yer bulacağız yarın, göreceksin... Otele döndükleri zaman hava kararmıştı. Yolda bir büfeden sandviç ve ayran da almışlardı. Odalarında, bir gazete kağıdının üzerinde yediler yemeklerini. Yasemin hemen yattı. Beş dakika içinde küçücük bedeni yorgunluktan uykuya yeniliverdi. Şeref bir müddet daha oturup sigara içti. Kafasının içi karmakarışıktı. *** Ertesi gün sabah erkenden birer simit alıp yola koyuldular. Öğlene kadar dolaştılar. Buldukları evler ya çok pahalıydı ya da yer olarak ulaşımı son derece zordu. Sonunda Bornova parkının gölgelik bir köşesinde biraz dinlenmek için bir banka oturdular. Yasemin sabahtan beri hiç konuşmamıştı. Şeref kızındaki durgunluğu fark etmişti: - Güzel kokulu Yasemin'im, yoruldun mu yavrum? Başını iki yana salladı küçük kız: - Yorulmadım baba ama çok sıcak. - Haklısın güzelim. Çok sıcak ama biz sıcağa alışkınız. Bizim memleketimiz de en az burası kadar hatta daha da sıcaktı. Değil mi yavrum? Yasemin cevap vermedi. Ela gözleri dalgındı: - Bir daha hiç gitmeyecek miyiz Antalya'ya baba? Şeref yutkundu: - Neden gidelim ki? Kimsemiz yok orada. Birbirimizden başka kimsemiz yok artık. Biz de burada birlikteyiz zaten. Bundan sonra burada kalacağız. Burası da kocaman bir şehir. Çok da güzel. Bak, fuar zamanı seni fuara götüreceğim. Burada da arkadaşların olacak. Göreceksin çok mutlu olacağız. Yasemin durakladı. Gözlerini kısarak babasına baktı. Soru doluydu bu güzel gözler. Şeref anlamazlıktan geldi, gülümsedi: - Bu kadar dinlenme yeter. Haydi bakalım. Başımızı sokacak bir yer bulalım kızım. DEVAMI YARIN