Erdal bey başını salladı: - Bence en doğrusu bu. Bugün Feryal hanım da gelecek. Hastayı odaya indirdiğimiz zaman burada olmak istedi. Onun da fikrini almayı düşünüyorum. Gerçekten de bu konuşmadan yarım saat sonra Feryal başhekimin kapısından girdi: - Günaydın doktor bey, geç kalmadım umarım. Doktorlar ayağa kalktılar: - Hoş geldiniz Feryal hanım, biz de sizi konuşuyorduk. Bugün hastamızı odaya alıyoruz. Ama biz daha önce olanları kendisine anlatmak istiyoruz. Bu kötü haberi bizim yanımızda alması daha isabetli olacak. Tabii sizin de fikriniz önemli. Feryal tedirgin bir şekilde baktı onların yüzüne: - Söylemek zorunda mıyız? Başhekim başını salladı: - Biz psikolog arkadaşlarla görüştük, bu konuda bizim gibi düşünüyorlar, bu tür şeylerin saklanması taraftarı değiller. Çünkü Fidase hanım ömrünün sonuna kadar bakıma muhtaç artık. Bu yüzden kendisine bakacak olan insanlara güvenmesi için gerçekleri başında öğrenmesinin, psikolojik olarak gerekli olduğu düşünülüyor. Çaresiz boyun eğmek zorundaydı Feryal. Sessizce kabullendi. *** Fidase hanım doktorların söyledikleri şeylerin anlamını ameliyatlı beyninde yerine oturtmaya çalışıyor, acı gerçeği algılamaya gayret ediyordu. Erdal bey üzgün bir şekilde devam etti: - Bu kötü bir haber biliyorum Fidase hanım, ama maalesef oğlunuz ve gelininizi kaybettik. Yaşlı kadın yutkundu. Anlamsız bakışlarını odanın içinde gezdirdi. Birilerinden yardım istiyor gibiydi. Boğuk bir hıçkırık takıldı boğazına. - Berker'im, aslan oğlum benim... Sessizce yaşlar dökülmeye başladı yanaklarından. Şahap bey onun elini tuttu. - Metin olmanız lazım. Şu anda yapabilecek bir şeyimiz yok Fidase hanım. Yaşlı kadın çökmüştü. - Beni neden kurtardınız? Benim ölmeme neden izin vermediniz? Erdal bey gülümsedi: - Bunu bir doktor olarak yapabilmemiz mümkün değil. Bunu takdir edersiniz. Bizim görevimiz hastalarımızı her ne şartta olursa olsun iyi etmek. Acınızı paylaşıyorum. Bu arada size söylemek zorunda olduğumuz başka bir gerçek daha var. Fidase hanım ağlıyordu. Hastalığının verdiği bitkinlik ve sarsıntı acısını yaşamasına engel oluyor, aldığı ilaçların etkisi ile kendini toparlayamıyordu. Anlamsız bir şekilde baktı: - Bundan kötü gerçek ne olabilir ki?.. - Hanımefendi, omuriliğinizde bir zedelenme var. Belki yürümeniz mümkün olmayacak gibi. Fidase hanım başını iki yana salladı: - Yaşamamın bile bir anlamı yok ki, yürümüşüm, yürümemişim ne önemi var... Canımdan canım gitmiş benim... Doktorlar onu teselli etmek için bazı şeyler söylediler. Fidase hanım kesik kesik hıçkırıklarla ağlıyordu. Tekrar muayene edildi. Durum iyiydi. Odaya çıkartılmasında bir mahzur görülmedi. Hasta bakıcılar hemen hareketlendiler. Yaşlı kadının hazırlıkları tamamlanarak sedyeye alındı. Çıkartıldığı oda tek kişilik, manzaralı bir odaydı... DEVAMI YARIN