"Böyle olması gerekiyor!.."

A -
A +

Sinan acı bir şekilde gülümsedi: - Bedelini ödemeye hazır olduğumu söylemiştim baba! Bana neden gösteremiyorsunuz. Yasemin'i tanımıyorsunuz bile. Sadece saçma sapan bir önyargı ile yargısız infazda bulunuyorsunuz. Ama sizi dinleyemeyeceğim maalesef. Benim için yaptıklarınızı asla ödeyemem. Beni hayata kazandırdınız, bir birey olarak yetiştirdiniz. Ama bana bütün bunları verirken bana öğrettiğiniz çok önemli bir şey vardı. Kişilik sahibi olmak. Kendi inandıklarım için mücadele etmek. Sizin söylediklerinize bir anlam veremiyorum. Bana bir tek sebep gösterin. Geçerliyse ben de kabul edeceğim ve bir daha asla adını bile ağzıma almayacağım bu kızın. Ama hiçbir şey söyleyemiyorsunuz. Burhan Bey çaresizdi: - Sorma bana, söyleyemem... Sena hayretle dinliyordu baba oğulun konuşmalarını. Sinan kapıya doğru yürüdü: - Siz bilirsiniz baba. Ama bu şartlar altında sizin istekleriniz doğrultusunda hareket edemeyeceğim, beni affedin. Size minnetim ömür boyu devam edecektir. Ve, genç adam başı önde odadan çıktı. Sena ve Feraye Hanım şaşkın bir şekilde taş gibi kalmışlardı. Burhan Bey onlara baktı. Kendini temize çıkarmak isteyen bir suçlu gibi mırıldandı: - Böyle olması gerekiyor, inanın bana böyle olması gerekiyor. Bu sözlerden sonra ağır adımlarla yürüdü kapıya doğru. Sinan'ın arabasının sesi duyuldu o arada. Genç adam evden gitmişti. Dudaklarını ısırdı Burhan Bey. Yıkılmış bir şekilde çıktı salondan. Feraye Hanım ve Sena birbirlerine baktılar. Yaşlı kadın kaşlarını kaldırdı: - Bu işin içinde bir iş var Sena... - Bence de anne. Burhan hiç böyle hareket edecek bir adam değildir. Feraye Hanım başını salladı: - Evet, ben de oğlumu tanırım. Mutlaka önemli bir şey var ve söyleyemiyor. Bunu öğrenebilmenin tek yolu Yasemin'le görüşmek kızım. İzmir'e gitmek. Sena ümitsizce inledi: - Bu saatten sonra Burhan beni asla bırakmaz İzmir'e... - Ben giderim Sena! Ben giderim o zaman. Sena hayretle kayınvalidesinin gözlerinin içine baktı: - Anne, sizin için çok yorucu olur. Nasıl gideceksiniz? - Merak etme sen. Allah'a şükür elim ayağım tutuyor. Biner uçağa giderim. Okulundan bulurum Yasemin'i. *** Üniversite kantini kalabalıktı. Yasemin bir bardak neskafe alarak arkadaşının oturduğu masaya doğru yürüdü. Gözlerinin altı morarmıştı. Bütün geceyi uykusuz geçirmişti. Babasıyla yaptığı konuşmanın üzerinden iki gün geçmişti. Sabah da erkenden kalkmış, kahvaltı bile etmeden yola çıkmıştı. Gece zaman zaman ağlamış, Sinan'a olan duygularının yoğunluğunu ilk defa fark etmişti. Bir gün önce zaten nöbetçiydi. Onun yorgunluğu, gönlünün yorgunluğu hırpalamıştı genç kızı. Bir gece önce nöbetteyken hemşireler İstanbul'dan telefonu olduğunu söylemişler, o da kendisi için acil hasta muayenesinde dedirtmişti. Sinan'la konuşabilecek gücü yoktu. DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.