Serpil bir gün önce çıktığı alışverişten aldığı açık yeşil eşofmanlarının altına kenarları yeşil biyeli spor ayakkabılarını giymiş, başına da yine yeşil bir bant takmıştı. Alışveriş sonrası uğradığı berberde saçlarını uçlarından kestirmiş, fön çektirmişti. Cahit Bey akşam eve geldiği zaman kızını öyle görünce gözlerine inanamamış, yaşadığı mutluluk ve sevinç, son ayların en huzurlu akşamını geçirmesine vesile olmuştu. Genç kız Adile Hanımın şaşkın bakışları arasında sokak kapısına doğru ilerledi. Yaşlı kadın sonunda dayanamadı: - Be evladım, bunca işimiz varken bugün yürümeseydin keşke... Tam bu esnada arkasında beliriveren Cahit Bey telaşla atıldı: - Bırak çocuğu gidip yürüsün. Ben yardım ederim sana, git kızım sen. Keyfine bak. Başka zaman olsa Serpil hemen alınganlık gösterir, annesinin lafından sonra ters yüzü geri dönerdi ama bu sefer bunu yapmak işine gelmiyordu. Babasına minnetle bakarak çıktı dışarıya. Sokağa çıkar çıkmaz da derin bir nefes aldı. Cahit Bey ise sitemkâr bir şekilde çıkıştı karısına: - Aşk olsun Adile! Biraz olsun bir değişiklik gösteriyor diye heyecanla bakıyoruz sen de bir temizlik uğruna yine tersine döndüreceksin her şeyi. Çok mu lazım badanan? Adile Hanım cevap vermedi. Kocasına hak vermemesi mümkün değildi. Bir an boş bulunmuştu işte! Ayaklarını sürüye sürüye mutfağa gitti. Kahvaltı hazırlığına başladı. Hemen yanı başına gelen kocasına suçlu bir çocuk gibi mırıldandı: - Boş bulundum işte! Dün alışverişe gitti diye nasıl sevinmiştim oysa... Kaç gün önceden de söylemişti. Bugün sahilde yürüyüş yapıp, deniz kenarındaki kafeteryada kahvaltı edecekti. Ben de pek düşüncesiz oluveriyorum bazen!.. Serpil evden çıktıktan sonra hızlı adımlarla geldi sahile. Etrafına bakındı. Henüz kimseler yoktu. Sahil boyunca yürümeye başladı. Saat yedi buçuğu biraz geçiyordu. Bir anda karamsarlığa kapıldı. İki gündür yaşadığı heyecanın ne kadar anlamsız olduğunu düşündü. Ani bir kararla geri döndü. Üzerindeki bu yeni eşofmanlar, saçları, kendine gösterdiği özen sanki birer yük gibi binmişti sırtına. İçi daraldı. Adımlarını sıklaştırdı. Onun yeri evdi. Gidip temizlik yapacak, sonra da başına gelenler için oturup gözyaşı dökecekti. Herkes layık olduğunu yaşıyordu bu dünyada. Fazla sorgulamanın anlamı yoktu. Bütün yaşananları hak etmişti demek ki... Yeni hülyalara yelken açmanın tehlikeleri ortadayken hiç gerek yoktu böyle bir şeye. Kararlılık beraberinde aceleyi de getirdi. Neredeyse koşuyordu artık. Birden tam ensesinin dibinde duyduğu nefesle irkildi. Hızla döndü. Kenan güçlükle soluyarak durdu karşısında. Gülümsüyordu. Yeşil gözleri pırıl pırıldı: - Bir an yetişemeyeceğim sandım. Nereye böyle? Kahvaltı etmeyecek miyiz? Serpil sevinçle ısırdı dudaklarını. Endişelerinin yersizliği ortaya çıkmıştı işte!.. DEVAMI YARIN