Emre ile Kaan ev arkadaşıydı! (KÖRDÜĞÜM) -23-

A -
A +

Seda mağrur bir ifade ile omuz silkti: - Senin nasihatlerine ihtiyacım yok benim. Ceyda ise sessizce dinliyordu onları. İçinden Eda'ya hak veriyor, ama Seda ablasının incinmesine de gönlü razı olmuyordu bir türlü. Ona olabilecekleri söylemenin bile nasıl yaralayıcı bir etki oluşturacağını görebildiği için bu konuda fikir yürütmemeye karar verdi. Seda ona döndü: - Bugün Emre'yi ara lütfen Ceyda. Konuşmak istediğimi söyle. Eda dayanamadı, yeniden atıldı lafa: - Sen neden kendin aramıyorsun? Bu senin meselen, hâlâ Ceyda'yı neden kullanıyorsun? Kızgınlıkla süzdü onu Seda. Aslında söylediklerinde bu sefer haklıydı. Silkindi asabi bir tavırla: - Ne varmış, ben kendim de ararım. Başını dik bir şekilde tutarak odadan çıktı. Ceyda endişeli bir şekilde Eda'ya baktı: - İşte bu sefer galiba haklısın Eda... Bu kız çok saf yahu! Hayal kırıklığına uğrayacak... - Sen de sesini hiç çıkarmadın ama, birisinin bunun gözünü açması lâzım. Aklım almıyor yahu, hangi erkek bir saat gördüğü bir kızla evlenmek ister? Ceyda düşünceliydi. Hak veriyordu ablasına. Seda'nın ayaklarının yerden kesilmesine anlam veremiyor, biraz da kendisini bu konuda suçlu hissediyordu. Derin bir nefes aldı: - Bakalım neler olacak? Hareketli günler başlıyor... *** Emre sabah erken kalkmış, kahvaltısını yaptıktan sonra derslerinin başına oturmuştu. Finalleri başlayacaktı bir hafta sonra. Beş dersten imtihana girecekti. Bu nedenle bir hafta okula gitmeden ders çalışmaya karar vermişti. Ev arkadaşı Kaan da kendisi gibi ders çalışıyordu. O da İzmirliydi. İki senedir aynı evde kalıyorlardı. Kaan bir bardak çay alıp arkadaşının yanına geldi: - Bugün hiçbir yere kımıldamadan ders çalışmam lâzım. Yoksa bitiremeyeceğim. Emre başını salladı: - Nefes almamamız lâzım dostum. Bu imtihanları veremezsek eğer yıl sonunda işin içinden çıkamayız. Kaan ayaklarını sehpanın üzerine uzattı, keyifle yudumladı çayını. - Dün görüşemedik seninle, ne yaptın kızla, nasıldı? Emre arkasına dayandı. Gülümsedi: - Çok temiz ve saf bir kız. Çok utangaç, terbiyeli... Hoşuma gitti. Kaan dudak büktü: - Bunlar muhafazakâr aile kızlarıdır, öyle istediğin gibi gezip tozamazsın arkadaşım. Beklentileri farklıdır. Kız, erkek arkadaşlığına evlenmek niyetiyle bakarlar. Bu yüzden dikkatli olmanı tavsiye ederim sana. - Tanıştırırım seni... Ben de aynı şeyi düşündüm, kapalı bir ev kızı olduğunu, beklentilerinin farklı olduğunu... Onu üzmek istemem hiç... Öyle iyi niyetli, öyle saf ki... Kaan manidar bir gülüşle baktı arkadaşına. Hiçbir şey söylemedi. Derin bir nefes aldı: - Dün sabah ben de bir kız gördüm, pastahanede tek başına oturuyordu. Öyle çekici geldi ki bana, dayanamadım, takip ettim. Birkaç kelime konuşmak istedim ama çok sert tepki verdi. Çok alımlı, çok hoş bir kızdı. Evine kadar gittim peşinden. - Bak, bak, bak... Bana nasihat edene de bak sen... Haydi hayırlısı diyelim. Kimin nesi, öğrenemedin mi? - Yok yahu, sadece peşinden gittim. Kimbilir, belki konuşma fırsatım olur ileride... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.