Evinde geçirdiği son gecesiydi!..

A -
A +

Serpil derin bir nefes aldı ve hiçbir şey söylemeden gelip kocasının karşısına oturdu. İçinde kopan fırtınayı belli etmemeye çalışarak gözlerini kocasının yüzüne dikti. Sanki sorgulanmayı bekleyen bir mahkûm gibiydi. Zafer karısının bu hâlini görünce durakladı: - Son zamanlarda bir derdin olduğu belli, ya da bir problemin! Paylaşmak istiyorum. Bana da Yasemin'e de farklı davranıyorsun, neden canım? Serpil donuk bakışlarla süzdü kocasını. Ona "Ben ölüme mahkûm bir kadınım Zafer, size bu acıyı yaşatamam" diye seslenemiyordu. Yapabileceği tek şey onun kendisinden nefret etmesini sağlamaktı. Böylece yaşadığı acıdan etkilenmeyecek, onun yokluğunda ızdırap çekmeyecek, ona karşı sadece öfke duyacaktı. Kaşlarını kaldırdı: - Neden üzerime geliyorsun Zafer? Hiçbir problemim olmadığını söylemiştim. Çocukla uğraşmaktan, evde tıkılıp kalmaktan bunaldım. Asabım bozuk. Üsteleme daha fazla... Zafer şaşkın bir şekilde dinliyordu karısının söylediklerini, kekeledi: - Ama... ama Serpil, biz mutlu bir aileyiz, seni çok sevdiğimi biliyorsun, senin kılına zarar gelmesine dayanamam... Senin üzülmene katlanamam, derdini bana söyle yalvarırım! Serpil dudaklarını ısırdı, beynindeki düşünceler yıldırım hızıyla takip ediyordu birbirini: "İşte bütün mesele de bu ya" diye geçirdi içinden. "Bütün mesele bu! Dayanamazsın, hayatının geri kalan bütün yıllarını kendine zehir edersin, hayattan koparsın, nasıl söylerim sana ölmek üzere olduğumu?" Toparladı kendini: - O zaman üzerime gelme... Artık yatıyorum. İyi geceler! Odadan çıkarken bir daha dönüp arkasına baktı. Kocasını son görüşüydü bu. Onun yüzünü hasta beynine nakşetmek istercesine uzun sürdü bu bakış. Zafer kaşlarını çatmış, yaptıkları konuşmanın etkisiyle bakışları kararmıştı. Serpil usulca mırıldandı: - Yokluğuma ancak benden nefret edersen alışabilirsin Zafer, beni affet! Odadan çıktığı zaman güçlükle tuttuğu gözyaşlarını bırakıverdi. Yanaklarından aşağıya yağmur gibi süzülen yaşlar boynunu ıslatıyordu. Usulca, ayaklarının ucuna basa basa kızının odasına girdi. Bir süre onun hiçbir şeyden habersiz mışıl mışıl uyuyuşunu izledi. Titreyen ellerini uzatıp saçlarını okşadı: "Baban sana hem anne hem de baba olacak yavrum, Biliyorum, çok zorluklar yaşayacaksın, sen de benden nefret edeceksin ama baban için bunu yapmak zorundayım." Acı bir gülümseme belirdi dudaklarında: "Belki de kendim için, sana daha da bağlanıp seni orta yerde bırakıp gitmek! Sanırım buna gücüm olmayacak benim. Artık hiçbir şeye gücüm yok. Ölüme mahkûm bir kadınım ben!.." Odasına girdi. Etrafa baktı boş boş. Hiçbir şeyin önemi kalmamıştı artık. Usulca yorganın altına süzüldü. Dudaklarını ısırarak hıçkırmaya başladı. Bu, evinde geçirdiği son gecesiydi... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.