Mezarlıktan çıkıyorlardı. Feridun o sırada gördü Saadet'i. Ağır adımlarla arkadan geliyordu. Yanına yaklaştı: - Saadet Hanım? Saadet başını kaldırdı. Yıllar da geçse tanımıştı Feridun Beyi. İrkildi: - Siz! Avukat Bey! - Benim Saadet hanım, merak etmeyin, kimse bir şey bilmiyor ve bilmeyecek. Merhumun vasiyeti bana da böyle... Kadere bak!.. Onun cenazesinde bulunan insan sizsiniz. Hayat çok acı. Garipliklerle dolu bir dünya Saadet Hanım... Saadet acı bir gülümseme ile cevap verdi: - Onu acı hale getiren biz miyiz yoksa avukat bey? - Biliyor musunuz, kızına ve oğluna haber verdim babalarının ölümünü, ilgilenmediler bile. Cenaze işleriyle benim ilgilenmemi, gelmelerinin mümkün olmadığını söylediler. İkisi de Amerika'da yaşıyor. Saadet hiç ses çıkarmadı. Derin bir nefes aldı. Feridun Bey devam etti: - Rahmetlinin bütün isteklerini sağlığında yerine getirdim... Şu anda bankada birkaç kuruş parası vardı. O parayı torununa vermek istiyordu ama sizin tutumunuzu da bildiği için Orhan'ın üzerine yaptı parayı. "Orhan benim torunumun kocası, güvendiğim bir insan, ona vermek, torunuma vermektir" diye düşündü. Vicdanı rahat öldü. Size söylemek istediğim bir şey daha var Saadet Hanım. Saadet duygulanmıştı, merakla baktı avukatın yüzüne. Feridun Bey devam etti: - Gülay'ın tahsil hayatı boyunca ondan gözünü hiç ayırmadı Kamil Bey. Onu hiç görmedi ama benim vasıtamla ne yaptığını, nerede okuduğunu, durumunuzun ne olduğunu hep takip etti. Gülay'ın üniversitede aldığı bursu o ayarladı. Sizin yaptığınız bütün işlerde parmağı vardı. Görünmez bir el gibi hep üzerinizdeydi kanatları. Ben bilin istedim. Onu rahmetle anın istedim. Gülay ve Orhan bir ay önce evlenmişlerdi. Kamil Bey düğüne gelememişti. Hastalandığı için çıkamıyordu. Bir gün önce de yeni bir felç geçirmişti. Orhan ve Gülay gece yarısı gitmişlerdi Huzurevine. Orada gereken müdahale yapılmış ama kurtarılamamıştı. Saadet, Feridun Beyin söylediklerini hayretle dinliyordu: - Ne yani, her şeyi o mu yaptı? - Elinden geldiğince hanımefendi. Gözü hep üstünüzdeydi. Saadet yutkundu ve dönüp üzeri henüz örtülmüş mezara baktı. Başını iki yana salladı: - Keşke başka şartlarda tanışsaydık Kamil Şanlıtürk. Allah rahmet eylesin! diye mırıldandı yaşlı gözlerle... SON