Geniş salona girdikleri zaman içerisinin dışarıdan daha serin olduğunu fark ettiler. Tamer tavandan üfleyen klimaların bu serinliğe sebep olduğunu anlamakta gecikmedi. İlk defa geliyordu Ragıp beylerin evine. Gerçekten babasının anlattığı gibi oldukça gösterişli bir evdi. Çok para harcandığı hemen belli oluyordu. Nur hanımın kendisine bir soru sorduğunu fark etmedi bu düşünceler içindeyken. Annesinin ikazıyla toparlandı: - Tamer, Nur hanım seninle konuşuyor! - Ne? Ah, pardon efendim, dalmışım, eviniz o kadar güzel ki... Nur hanım oldukça hoş bir kadındı. Üzerinde gece mavisi bir elbise vardı. Açık kumral saçlarını arkasında toplamış, pırlantalı bir saç tokası ile tutturmuştu. Oldukça bakımlı olan elleri çok zarifti, uzun parmakları vardı. Koyu yeşil gözlerini biraz abartılı bir makyajla iyice belirginleştirmişti. - Teşekkür ederim. Hatırınızı sormuştum... - Çok mersi hanımefendi, iyiyim. Nur hanım yan gözle Fidase hanıma bakarak devam etti: - Geçmiş olsun, eşinizden ayrıldığınızı duydum. Hayat bazen beklenmedik sürprizler yapıyor böyle. Tamer cevap vermedi, acı bir gülümseme ile yetindi. Birden o anda Feryal'in yanında olmayı istedi. Onun zarif gülümsemesine ihtiyacı vardı. İçini çekerek gözlerini yere indirdi. Neden burada olduğunu bilmiyordu. Bir başkasını severken bir başka insana ümit vermek karakterine de ilkelerine de ters düşüyordu. Ama öylesine zayıftı ki hayata karşı, anne ve babasına karşı çıkacak gücü yoktu. Bunun onlardan korktuğu için mi, yoksa hayattan artık umudunu kestiği için mi böyle olduğunun irdelemesini yapamıyordu. Kendi kendine acımaktan zevk alıyordu sanki. Nur hanımın sesiyle yeniden kaldırdı başını: - Şimdi Hülya gelip size evi gezdirir. Bahçemiz çok güzeldir. Arka tarafta bir seramız var. Eminim orayı da çok beğeneceksiniz. Ragıp özel olarak Avrupa'dan çiçek tohumları getirtti. Görseniz, botanik bahçesi gibi. Hah, işte Hülya da geldi... Salon kapısından içeri giren genç kız şifon bir elbise giymişti. Esmer, babası gibi siyah gözlü, orta boylu, ince bir kızdı. Dikkatlice bakıldığında hatlarının ayrı ayrı ne kadar düzgün olduğu hemen fark edilebiliyordu. Hafif kemerli burnu ayrı bir çekicilik veriyordu yüzüne. Doğruca Seyfi beyin yanına gidip tokalaştı onunla. Sonra Tamer'lerin bulunduğu yere doğru zarif adımlarla yürüdü. Fidase hanımla kucaklaştı ve Tamer'e döndü: - Hoş geldiniz Tamer bey... - Teşekkür ederim Hülya hanım, hoş bulduk. Birkaç cümlelik sıradan muhabbetten sonra Nur hanım acelesi varmış gibi atıldı: - Arzu ederseniz diğer salona, yemeğe geçelim efendim.... Buyurun... > DEVAMI YARIN