Seyfi bey gözleri fal taşı gibi açılmış bir şekilde oğluna bakıyordu. Duyduklarına inanamamış gibi bir hali vardı. Fidase hanım ise baygınlık geçirmek üzereydi. Hiç tepkisiz kalan ise Tamer'di. - İşte, bütün söyleyeceklerim bunlar. Sakın karşı çıkmaya falan kalkmayın, kararım kesin. Seyfi bey şaşkınlığını yenip "Seni mirasımdan men ederim. Reddederim!" diye gürledi. Berker acı dolu bir gülüşle baktı babasına: - Baba, senin başka bir silahın yok mu? Karşımıza küçüklüğümüzden beri aynı şekilde çıkıyorsun. Hatırlar mısın, küçükken de bizi harçlıklarımızı kesmekle tehdit ederdin. Ne zaman sana ters bir şey yapsak hemen para vermemekle cezalandırırdın. Başka değerlerin yok mu senin? Seyfi bey tutulmuş gibi kalmıştı. Öfke ile soludu: - Sus! Beş parasız fotoğrafçılık nasıl yapılırmış görürsün sen. İkiniz de birbirinizin aynısınız. Nankörsünüz siz. Yediğiniz önünüzde, yemediğiniz arkanızda, zenginlik içinde büyüdünüz. Neyiniz eksikti? Servetimiz şımarttı sizi. Berker anlamlı bir gülüşle, sakin bir şekilde cevap verdi: - Hayatta çok farklı değerler var baba. İnsanlık kaç para senin gözünde acaba? *** Feryal, Firuze hanımla yaptığı görüşmenin etkisinden bütün gece boyunca kurtulamamıştı. Garip duygular içindeydi. Yaşlı kadından çok etkilenmişti. Çocuklarını yatırdıktan sonra kendisine çay demledi, divana oturup yudumlamaya başladı. İlk iş gününde çok farklı şeyler yaşamıştı. Kendisine güveni gelmiş, hayata daha aydınlık ve cesur bakmaya başlamıştı. Bir anne olmanın verdiği büyük sorumluluğun bilincindeydi ve bunun yanı sıra toplumdaki yerinin farkındaydı. Boşanmış bir genç kadın olarak bir yer edinebilmesi için herkesten iki kat daha özenli ve dikkatli olmak zorundaydı. Çayını bitirdikten sonra saatine baktı. Dokuz buçuğa geliyordu. Yapacak bir şeyi olmadığı için sıkılmıştı: "Yarın kendime bir kitap alayım, hiç olmazsa akşamları oyalanırım" diye düşündü içinden. Usulca yerinden kalktı. Yatmaya hazırlanıyordu. Tam o sırada çaldı kapı. İrkildi. Bu saatte gelenin kim olabileceğini düşünerek ilerledi kapıya. Bahçede Boncuk durmadan havlıyordu. Korkuyla titredi. Işığı söndürdü. Eline büyük bir sopa alarak kapının arkasına süzüldü. Gelen her kimse hâlâ ısrarla çalmaya devam ediyordu. Cılız bir sesle sordu: - Kim o? - Yenge benim. Berker. Tamer'in Amerika'daki kardeşi. Açar mısın? Berker'i sadece resimlerinden tanıyordu Feryal. Evlendiği zaman da birkaç kere telefonla görüşmüştü. Sesi tanır gibi oldu. Yine de tedirgin bir şekilde araladı kapıyı. Berker'in gülümseyen yüzünü görünce rahatladı: - Hoş geldin Berker, şaşırdım ve korktum. - Biliyorum Yenge, haber vermeliydim ama ulaşabileceğim hiçbir araç yoktu. Evi de şoförden öğrendim. Yeğenlerimi ve seni görmek istedim. Girebilir miyim? Genç kadın bu samimiyet karşısında ne diyeceğini bilememişti. Gülümseyerek yana çekildi. - Gel tabii... Gir içeri. Kusura bakma biraz soğuk ev ama... > DEVAMI YARIN