Yaşlı adam gülümsedi: - Gerçekten çok çalışkan ve zeki bir kız efendim. Son derece de hanımefendi. Örnek bir insan. Zaten sizin seçiminiz, sizin insan tahliliniz bilinen bir mükemmeliyete sahiptir. Yine yanılmadınız. Firuze hanım başını salladı: - Bana göndersenize onu, biraz konuşmak istiyorum. Kâzım bey "baş üstüne" diyerek odadan çıktı. Firuze hanım başını pencereye çevirdi. Monoton hayatı artık çok fazla zevk vermiyordu kendisine. Her zaman yaşantısının her anında bir renk olmuştu hayatında. Uzun zamandan beri hiçbir değişiklik yaşamamıştı. Biraz sonra kapı çalındı. Gelen Feryal'di. Utangaç, çekingen bir tavırla süzüldü içeriye: - Beni emretmişsiniz efendim... - Evet Feryal. Otur şuraya bakalım. Feryal insanın oturmaya bile kıyamayacağı zariflikteki berjer koltukların birine ilişti. Firuze hanım gözlüklerinin üstünden süzdü genç kadını uzun uzun: - Memnun musun işinden? - Çok teşekkür ederim efendim, size minnettarım, çok memnunum. Yaşlı kadın başını iki yana salladı. Sonra öne doğru eğildi: - Sen lise mezunuydun değil mi? - Evet efendim... Üniversiteye gidemedim. Evlendiğim için sınavlara giremedim. Firuze hanım gülümsüyordu. Sevgiyle bakıyordu genç kadına: - Seni bulunduğun departmandan alacağım Feryal. Ben çok yaşlandım kızım, bazı şeylere yetişemiyorum. Zorlanıyorum. Bir asistana ihtiyacım var. Benimle yirmi dört saat birlikte olacak, burasının işlerini idare edecek bir asistana. Senin bunu yapabilecek kapasitede olduğunu görüyorum. Kabul eder misin? Benim köşkümde kalacaksın, çocuklarınla birlikte. Onların eğitimini de üstlenirim. Maaşını alacaksın, şimdikinin iki katı. Ne dersin? Bu teklif şoke etmişti Feryal'i. Gözleri şaşkınlıktan kocaman olmuştu. Kekeledi: - Ben, şey, ben... bilmem ki! - Tamam o zaman anlaştık. Ben gereken işlemleri yaptırırım, sen hazırlan... *** Tamer heyecan içinde baktı kardeşine. Berker elinde kahve fincanı ile dolaşıyordu odanın içinde. Bir yudum daha aldı kahvesinden. Sonra ağabeyine döndü: - Onu sormaya bile cesaretin yok değil mi ağabey? Halbuki merakından ölüyorsun... Tamer önüne baktı. Cevap verecek cesareti gerçekten yoktu. Dudaklarını ısırdı. Istırap çektiği her halinden belli idi. Berker kendinden emin bir şekilde devam etti: - Halbuki o seni sordu. Ne yaptığını, nasıl olduğunu çekinmeden sordu.. Tamer ağlamaklıydı. Yan gözle kendilerini dinleyen annesine baktı. Fidase hanım bir kaşını kaldırmış konuşulanları dinliyordu. Oğlunun kendisine sığınır gibi bakışından cesaret alarak atıldı: - Tabii sorar. Elindeki yağlı kuyruğu kaçırdığı için telafi yollarını arıyordur. DEVAMI YARIN