"Hanımefendi sizi bekliyor!.."

A -
A +

Oğuz Türel'in evi Ankara'nın en mutena semtlerinden biri olan Gaziosmanpaşa'daydı. Taksi hızını biraz keserek Barış'ın gösterdiği sokağa girdi ve yaklaşık elli metre ötede sağa yanaştı. Ahu gözlerini kırpıştırdı: - Oh, oh, oh... Biz kimle arkadaşmışız da haberimiz yokmuş. Sen bu sarayda mı oturuyorsun yoksa? Barış şoföre parasını verirken mahcup bir şekilde gülümsedi: - Abartma Ahu! O kadar ahım şahım bir şey değil. Ahu gözlerini faltaşı gibi açtı: - Daha ne olsun, hale bak yahu... Aliye, sen gördün mü böyle bir ev hiç ömründe? Gerçekten de bahçe içindeki villa oldukça şık görünümlü ve son derece modern bir yapıydı. Ön cephesi tamamen camla kaplı olan villaya büyük bir bahçeden giriliyordu. Her halinden dikkatli bir bakım altında bulunduğu belli olan bahçede envai çeşit çiçek, öbek öbek taşlı yolun kenarında rengarenk bir görüntü oluşturuyordu. Ev iki katlıydı ve ikinci katın cephesinde verandanın üzerinde yer alan bir balkon vardı. Bahçeye giren gençler sanki incitmekten korkarcasına nazik bir şekilde adım atıyorlar, hayranlıkla çevrelerini tetkik ediyorlardı. Barış önden ilerlemiş ve kapıyı çoktan çalmıştı bile. Çok geçmeden neredeyse on beş seneye yakın Türel ailesinin yanında görev yapan uşakları Mehmet Efendi açtı kapıyı. Kenara çekilerek misafirlerin geçmesi için yol açtı: - Hoş geldiniz küçük bey. Siz de hoş geldiniz küçük hanımlar. - Merhaba Mehmet abi. Annemler yok mu? Saygılı bir şekilde cevap verdi Mehmet: - Hanımefendi salonda sizi bekliyor efendim. Beyefendi henüz gelmediler. Barış arkadaşlarına döndü: - Önce annemle tanıştırayım sizi. Sonra odamıza geçeriz. Mehmet atıldı: - Sizler için arka taraftaki küçük salonu hazırladık küçük bey. - Teşekkürler Mehmet abi diyerek gülümsedi Barış. Arkadaşlarına salonu gösterdi: - Annemle tanışın kızlar... Ahu ve Aliye hayranlıkla etraflarına bakarak salona doğru ilerlediler. Salon kapısından içerisi görülüyordu. İtalyan stili muhteşem mobilyaların yer aldığı salonda gül kurusu renkler hakimdi. Karşı duvarın önündeki oda takımının koltuğunda oturuyordu Süheyla Hanım. Gençlerin geldiğini görünce okuduğu kitabı kapatıp pahalı okuma gözlüğünü çıkarttı, dudaklarına yerleştirdiği gülümseme ile karşıladı konuklarını: - Hoş geldiniz gençler... Önce Ahu tokalaştı Süheyla Hanımla. Ardından Aliye bir adım attı. Bir an göz göze geldiler. Süheyla Hanım tebessümle başını eğdi: - Aliye değil mi? Çok memnun oldum kızım, nasılsınız? - Teşekkür ederim efendim. Sizi rahatsız ediyoruz. Hoşlanmıştı genç kızdan Süheyla Hanım. Gerçekten çok güzel bir genç kızdı. Kibarca cevap verdi: - Rica ederim yavrum. Kendi eviniz gibi rahat edin lütfen. Sizler benim de evlatlarımsınız... DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.