Genç kadın, usulca çevirdi başını kapıdan yana. İçeri giren bakımlı kadına merakla baktı. - Safiye! Hülya hanım bir iki adım attı yatağa doğru bu adı fısıldayıp. Safiye ise gözlerini kıstı. Dikkatle inceledi karşısındaki insanı. Yüreği birden bire hızla çarpmaya başlamıştı: - Hülya hanım... Sizsiniz... Hülya koşarak atıldı ona doğru. İki kadın sarmaş dolaş oldular. İkisi de ağlıyordu. Hülya hanım biraz geri çekilerek onun yüzünü elleri arasına aldı: - Safiye!.. Dur bakayım sana, yıllar ne hale getirmiş seni böyle. Ne kadar yıpranmışsın? Bakımlı parmaklarını kadının yüzünde dolaştırdı. Safiye fısıldadı: - Çok şey alıp götürdü seneler Hülya hanım. Hiçbir şey vermeden çok şey aldı götürdü. Verecek bir şeyim kalmadı artık. Beni nasıl buldunuz Hülya hanım? Kadın dudaklarını ısırdı. Onun yüzüne baktı karmakarışık duygularla: - Ben bulmadım Safiye. Kızın buldu seni. Seni hastahaneye getiren o genç bayan İpek'ti Safiye... Senin kızın. Hafif bir çığlık attı kadın. Gözlerini kapattı: - Ya Rabbi! Benim yorgun yüreğime dayanma gücü ver!... Hülya hanım telaşlandı: - Aman yavrum, heyecanlanma ne olur, bak hastasın. Sakin ol ne olur. - Biliyor mu Hülya hanım? Biliyor mu gerçeği? Kadın başını iki yana salladı: - Bilmiyor Safiye, anlatmadık. Sen öyle istedin, aslında zaman zaman çok düşündük ama anlatmadık. Şimdi yargılıyorum kendimi. Yanlış yaptığımızı biliyorum ama... Safiye içini çekti: - Yanlış değil Hülya hanım, iyi etmişsiniz. Onun mutlu ve rahat olduğunu hep biliyordum zaten. Size nasıl teşekkür etsem azdır... Yavrum bugünlere sayenizde geldi... Bak Hakan'ım yitip gitti. Elimden kayıverdi. Tutamadım, beceremedim. Çok çırpındım ama olmadı. Hülya hanım ağlamaklı bir sesle sözünü kesti onun: - Üzülme Safiye ne olur, biliyorum çok yavan geliyor bu sözler ama kadere karşı konmuyor... - Olsun hanımım, birini yitirdim ama öteki mutlu, güller gibi bir kız olmuş, yavrum çok da iyi niyetli. - Avukat oldu biliyor musun? Safiye elleriyle yüzünü kapatıp ağlamaya başladı. Gözyaşlarının sebebi mutluluk, hüzün, ıstırap ve sevinçti... *** Ayhan bey dikkatle dinliyordu karısını. Hülya hanım ise hem anlatıyor hem de ağlıyordu. - Bitkin bir halde Ayhan. Öyle yıpranmış ki.. Öyle yaşlanmış ki.. Ama yine o uysal Safiye, o kaderine razı olmuş Safiye. Hakan'ın ölümü daha da çökertmiş onu. Ona uzun uzun İpek'i anlattım. Avukat olduğunu öğrenince çok ağladı. "Ona hasret kaldım ama hiç olmazsa iyi bir insan, akıllı bir kız olmasına, rahat bir hayat yaşamasına sebep oldum" diyerek teselli etti kendisini. Yüreğim acıdı Ayhan.. Onun ıstırabına hiçbir teselli veremiyorsun, çare olamıyorsun. İpek'in bilmesini asla istemiyor. "Ölmeden kızımın mutlu olduğunu gördüm ya" diyor, "bu bana yeter" diyor. Ne yapacağız Ayhan? Merak etmemesini söyledim, maddi açıdan hiçbir şeyi dert etmemesini söyledim. Yardım ederiz değil mi Ayhan? DEVAMI YARIN