Kızı Yasemin aklına geldikçe yüreğinde alışık olmadığı bir sızı hissediyor, bu nedenle kendi kendine kızıyordu. Bunu, evladına olan duygularını bir zayıflık olarak nitelendiriyor, benliğindeki iyi ile kötü savaşıyordu... Şeref geldi aklına. Onu hiçbir zaman sevmediğini düşünürdü. Şimdi ise içinde bir eziklik duyuyordu. Bunun suçluluk duygusu olup olmadığının tahlilini yapmamaya çalıştı. "Mutlu değildim... diye mırıldandı kendi kendine. Hiç mutlu değildim. Mutlu olamadığım için de mutlu edemedim. Böylesi onun için de iyi. Alışır zamanla ve yolunu çizer. Kızıma da benden daha iyi bakacağından eminim..." Anne ve babasının tepkisi ne olacaktı acaba? Şeref mutlaka onlara gidecek ve haber verecekti. Ailesini iyi tanıyordu. Bu hadisede Şeref'i suçlu bulacaklarından emindi. Acıdı için için kocasına. Birden toparlandı: "Zayıflık göstermemeliyim..." diye düşündü. Acıma duygularından özlem gibi hislerden kendisini uzak tutması gerektiğine inanıyordu. Bunların elini kolunu bağlayacağını biliyor, yapmak istediklerinin önünde bir engel olduğunu fark edebiliyordu. Yol bir film şeridi gibi kayıyordu. Cılız ağaçlarla kaplı dağlar birbiri ardına dizilmişti. Geniş arazinin ortasında tek tük çiftlik evleri hızla akıp gidiyordu. Gözlerini kapattı Sena. Gece zor geçmişti. Sık sık uyanmış, yüreğinin çarpıntısı, içindeki heyecanı tedirginlikleri ile sabaha kadar dönüp durmuştu yatağının içinde. Otobüsün hızının azaldığını fark edince gözlerini açtı. Mola yerine gelmişlerdi. Dizleri ağrımış, bacakları tutulmuştu oturmaktan. Otobüsten indiği zaman sıcak hava yüzünü alaz gibi yaladı. Bir şişe meyve suyu aldı. Karnı acıkmamıştı. Sabah kahvaltı bile etmemişti oysa. "Bir paket bisküvi alayım, içim ezilirse yerim..." diye düşündü. Parasını hesaplı harcamalıydı. Hayatında ilk defa İstanbul'a gidiyordu. Bu hiç görmediği sadece filmlerden, televizyondan tanıdığı kocaman, ürkütücü şehirde nelerle karşılaşacağından habersizdi. Tedarikli olması gerektiğini düşünüyordu. Burhan Beyi düşündü bir an. Onun kendisini bu kadar kısa bir zaman sonra karşısında görmesinin nasıl bir etki yapacağını bilemiyor, çekiniyordu. Bir adım atmıştı hayatıyla ilgili, bunu sonuna kadar devam ettirecekti. Çok geçmeden otobüsünün hareket etmeye hazır olduğu anonsu yapıldı. Hemen yerine geçti. Bu mola iyi olmuştu. Kendisini daha rahat hissediyordu artık. Otobüs homurdanarak hareket etti. Otobüs muavininin ikram ettiği kolonyayı yüzüne, ensesine sürdü. Onun getirdiği serinlik hoşuna gitmişti. Otobüs kalabalıktı. Çoğunluğunu turistlerin oluşturduğu yolcular sıcaktan bunalmış bir haldeydiler. Muavine seslendi: - Bir şişe su rica edebilir miyim? Suyunu yarısına kadar içti. İçi ezilmişti. Bir tane bisküvi yedi. Saat dörde geliyordu. Gece yarısı inecekti İstanbul'a. Elindeki kartviziti bir kez daha okudu heyecanla. Yüreği kıpır kıpırdı... DEVAMI YARIN