Serpil usulca kalktı oturduğu yerden. Kocasının gözünün üzerinde olduğunu hissediyordu. Ona sıkıntısını belli etmemeye gayret ederek odadan çıktı. Mide bulantısından ölecek gibiydi. "Hiç ihmal etmeden yarın izin alıp doktora gitmem lazım. Betül'e haber vereyim, o gelsin benimle..." diye söylendi kendi kendine. Zafer'e söylerse onun sabaha kadar uyumayacağını, telaştan ve panikten geceyi zehir edeceğini biliyordu. Kocasını bu şekilde idare etmek zorundaydı. Betül telaş içinde koşarak geldi otobüs durağına. Sabah gözünü açar açmaz telefonun sesini duymuş hemen atılmıştı ahizeye. Arayan Serpil'di ve kendisiyle doktora gelmesini istiyordu. Zaten heyecanlı bir yapısı vardı Betül'ün. Şükriye Hanım ona "telaşe müdiresi" adını takmıştı. Serpil belki bir on dakika önemli bir şeyi olmadığını anlatmak zorunda kalmıştı telefonda. Sonunda dayanamamış ve bağırmıştı: - Ay pişman etme Betül seni aradığıma... Betül korkuyla atıldı bu isyan üzerine: - Tamam, tamam saat kaçta gideceğiz? Buluşacakları yeri ve saati kararlaştırdılar. Öğle arasında gitmeyi uygun görmüştü Serpil. Çünkü çıkışta Zafer gelecekti şirkete. Şimdilik onun haberinin olmasını istemiyordu. Serpil ve Betül neredeyse birlikte büyümüşlerdi. Rahmetli babası bu eve taşındıkları zaman Serpil'i elinden tutmuş ve Betül'lerin katına götürmüştü. Altlı üstlü oturuyorlardı. İki küçük kız çekingen ifadelerle birbirlerine bakmışlardı. Serpil'in babası: - Bundan sonra aynı apartmanda oturacağız. Komşu akrabadan yakındır çocuklar. Büyük dostluklar komşu çocukları arasında doğar. Siz artık kardeş gibisiniz. Birbirinizi sakın incitmeyin, kırmayın, hırpalamayın. Sonra gülerek ekledi: - Sakın birbirinizden sıkıntınız olursa bunu bizlere söylemeyin. İkiniz halledin aranızda. İkisi de henüz altı yaşındalardı ve o gün başlayan dostluk hiç yıpranmadan devam ediyordu. Seneler içinde Betül'ün ailesi taşınmıştı oturdukları evden. Birkaç sene önce annesi ölmüştü. Babası da hasta sayılırdı. Daha küçük bir eve çıkmışlardı ve genç kız babasına bakıyordu. Allah'tan durumları fena değildi, sıkıntı çekmiyorlardı. Betül durağa gelir gelmez saatine baktı. Her zamanki gibi kararlaştırdıkları saatten daha erken gelmişti. Bir iki adım attı ileri geri. Sonunda Serpil'i tanıdı uzaktan. O tarafa doğru hareketlendi. - Ay kızım beni çok endişelendirdin. Neyin var senin? Serpil gülümsedi: - Önce bir merhaba de ayol! Bir şeyim yok, sadece biraz baş dönmelerim var. Sabahları midem bulanıyor... > DEVAMI YARIN