Hıdır'ın ailesi öğle olmadan dolmuştu eve. Gülbahar karnı burnunda gelenleri ağırlamak için koşturup duruyordu. Pakize'ye olanca gücüyle yalvarmış ama sonuç alamamıştı. İçinden bir el boğazını sıkıyor, bebeğiyle birlikte buralardan uzaklara gitmek istiyordu. Kayınpederi Ökkeş'in tok ve gür sesi evin içinde çınlıyordu: - Namussuzlar şimdi fırsat kollarlar. Tetik olun. Hıdır, sen birkaç zaman uzaklaş buradan. Sana saracaklar bunlar biliyorum. Jandarma da senin üzerinde odaklanır şimdi. Kimse görmedi değil mi, eminsin? Hıdır yılışık bir tavırla başını salladı: - Görmedi baba... Kimseler görmedi. Görseler şimdiye çıkardı kokusu. Komutan zorladı beni. Önce inanmamış gibiydi; ama sonunda inandı. Salıverdiler işte... Ökkeş gürültüyle temizledi boğazını: - Sen hemen dümenini kırma. Onlar inanmış görünür ama açığını ararlar. Karın da ağzını sıkı tutsun. Bir yerde bir şey yumurtlamasın. Biz gelirken bir yerlerden geliyordu koşar adımlarla. Hıdır başını iki yana salladı: - Ebe ablaya gitmiş, bugün yarın doğuracak ya. Muayene olmuş. Korkmayın, ağzını burnunu kırarım ağzından bir şey kaçırsa. Ökkeş pis pis sırıttı: - Hey Davulcu Yılmaz hey, gör bakalım Delibaşlarla uğraşmak kanlı olmak nasılmış... Ölene kadar kanlımız bizim. Bu sürecek. Kökleri kuruyana kadar sürecek. İntikam ateşi hiç sönmeyecek. Şu karın doğursun, bak torunumu nasıl yetiştireceğim ben. Üç yaşındayken silah kullanacak benim torunum. Öğreteceğim kendi ellerimle... Gülbahar mutfaktan duyuyordu bu konuşulanları. Bütün bu konuşmaların her kelimesi ucu keskin hançer gibi batıyordu yüreğine. Canını yakıyordu, içini kanatıyordu. Tepsiye koyduğu kayısı şerbetlerini elleri titreyerek ikram etti misafirlerine. Kayınpederi konuşuyordu durmadan. Kayınvalidesi ise her zaman yaptığı gibi başköşeye kurulmuş, ayaklarını altına toplamış, yargıcı bakışlarını durmadan döndürüp duruyordu. Gülbahar elinde tepsi kapının kenarına çekilip beklemeye başladı. Ökkeş bir dikişte bitirdi şerbeti. Elinin tersiyle ağzını temizlerken yan gözle gelinine baktı: - Duydun herhalde gelin! Ağzını sıkı tutacaksın. Sessiz bir şekilde başını salladı Gülbahar. Ufak ufak sancılar vardı karnında. Ökkeş oğlunun omzuna vurdu: - Seninle Arguvan'a gidelim bugün. Gece de kalırız. Pakize'ye söylersin, geline göz kulak olur. Ananı da götüreceğim zaten. Alışveriş yapacakmış. Halanlara da uğrarız. Gülbahar kendi başına kalacağını düşünerek bir oh çekti içinden. Buna ihtiyacı vardı!.. DEVAMI YARIN