Şefik Bey ve Şahika Hanım oğullarından yaptığı teklifi duyar duymaz hemen Saadetlere gitmişler ve âdetlere uygun olarak Gülay'ı istemişlerdi. Ardından nişan tarihi belirlenmiş, alışverişler yapılmış ve bugüne gelinmişti. O konuşmadan sonra Saadet ilk defa görüyordu Kamil Beyi. Hiç karşılaşmamış, hiç tanışmıyorlarmış gibi selamlaşmışlardı. Gülay hızla yanlarına gelmiş ve: - Anne sana bahsettiğim Kamil Amca. Bu hanım da annem Kamil Amca, diyerek tanıştırmıştı ikisini... Zaman ilerledikçe Saadet'in tedirginliği azalıyordu. Ara sıra Kamil Beyle göz göze geliyor, hemen başını çeviriyordu. Gece çok neşeli geçti. Yemekten sonra genç nişanlılar eğlenceye devam etmek için arkadaşlarıyla birlikte başka yere gittiler. Şefik Bey, Saadet'e yaklaştı: - Sizi eve bırakalım biz Saadet Hanım. Önce sizi bırakırız, sonra da Kamil Abiyi bırakırız. - Zahmet olacak size, ben bir taksiye biner giderdim Şefik Bey... Şahika Hanım atıldı: - Olur mu hiç öyle şey... Hep birlikte çıktılar. Şahika Hanım, Saadet'in koluna girdi: - Allah çocuklarımızı mutlu etsin Saadet Hanım. İkisi de çok yakıştılar birbirlerine... Gülümsedi Saadet, artık kayınvalide olmuştu. Alınan karara göre düğünü geciktirmeyeceklerdi... - Bundan sonra işimiz çok Saadet hanım, şimdi iş başa düşüyor. - Haklısınız Şahika Hanım. Şimdi hazırlanacağız. Eksiklerimizi tamamlayacağız. İki dünür sohbet ederek oturuyorlardı arabanın arkasında. Kamil Bey ise önde, fakat sessizdi... *** Hava son derece soğuktu. İzmir'in ayazı kendini göstermiş, dudaklarını çatlatacak şekilde vuruyordu insanın yüzüne. Gülay başına aldığı örtüye iyice sarındı. Mezarlık çamurluydu. Orhan açılan çukurun içine girmiş, mevtayı yerleştiriyordu. Kamil Bey vefat etmişti aniden. Şefik hemen Feridun Beye haber vermiş, avukat sabah erkenden gelmişti İzmir'e. Hepsi mezarın kenarında duruyorlar, Orhan'ı seyrediyorlardı... Kamil Beyi defnetmişlerdi. Şefik gözleri dolu bir şekilde Feridun Beye döndü: - Allah sizden razı olsun Feridun Bey... - Ben çok severdim rahmetliyi. İyi adamdı. Baba adamdı. > DEVAMI YARIN