Misafirler gittikten sonra bütün aile bir araya toplanıp gecenin kritiğini yapmaya başlamışlardı. Rıfat bey kravatını gevşetip kendini koltuklardan birine bıraktı: - Kibar insanlar doğrusu... Allah mesut etsin. Damatla tanışalım Allah'ın izniyle... Hemen bir yüzük takarız. Saliha hanım yorgunluğunu hafif bir inlemeyle belirterek divana çöktü: - Hakikaten iyi insanlara benziyorlar. Seda mahcup bir şekilde oturuyordu sandalyede. Ceyda her zamanki şımarıklığıyla atıldı: - Ayol daha iki saat gördünüz insanları. Nereden bildiniz iyi insanlar olduğunu? Rıfat bey kaşlarını çattı: - Kızım, bir ilk elektrik vardır. İnsanların ilk alış verişleri vardır, mutlaka tam olarak bilemeyiz tabii ama bu biraz da şans işi. Bizim ailemize, bizim yapımıza uygun insanlar, kızım da beğenmiş, Allah mesut etsin. Artık sıraya sizler giriyorsunuz. Ceyda adeta haykırdı: - Ben okuyacağım, ben evlenmem. Aman uzak dursun... Saliha hanım kaşlarını çatarak baktı kızına: - Nasıl konuşmak o öyle? Herkes gibi sen de evleneceksin tabii ki... Ceyda omuz silkti. Kızlar misafirlerin yanında çok oturmamışlardı. Saliha hanım bunun daha uygun olacağını düşündüğü için tembihlemişti hepsine. Bu nedenle sadece ikramlar yapılırken kızlar odaya girmişler, bir de hatır sorma merasiminde ortamda bulunmuşlardı. Rıfat bey ayağa kalktı: - Haydi bakalım, yatalım artık, yarın uzun bir gün bizi bekliyor. Kızlar iyi geceler dileyip odalarına çekildiler. Cavit beylerle hafta sonu bir araya gelmek için anlaşmışlardı. Karı koca ışıkları söndürerek odalarına çekildiler. Kızlar ise pek uyuyacağa benzemiyorlardı. Üçü de Seda'nın yatağına oturmuşlardı. Eda ablasına baktı: - Haydi artık yüzün gülsün... Sıkıntıların bitti, Emre durdu sözünde. Seda gülümsedi: - Biliyor musunuz, hiç inanamıyorum. Sanki rüyada gibiyim. Umudumu yitirmiştim son zamanda. Ceyda atıldı: - Sevgi emek ister canım, zorlukları mutlaka olacaktır. Biliyor musunuz babam Emre'yi doktor olacak sanıyor. Çocuk doktor falan deyip duruyordu anneme. Seda bir kahkaha attı: - Babama bakma sen, o da şaşkın... - Adam şaşkın oldu, kıyamam ben ona... Eda ise durgunlaşmıştı. Aklına Kaan gelmişti. Gözlerini pencereden dışarıya çevirdi. Onunla son konuşmasında genç adamın ciddi niyetlerle kendisine yaklaştığını sezinlemiş ve heyecanlanmıştı. Duygularını kimseyle paylaşmadığı için bütün hislerini kendi içinde yaşıyordu. Kızlar uzun bir süre daha sohbet ettiler. Hayaller kurdular. Ertesi gün gerçekten uzun bir gün olacaktı. *** Kaan heyecan içinde pencerede oturuyordu. Emre ise onunla alay ediyor, genç adamın heyecanı ile dalga geçiyordu: - Oğlum, başını yakmaya amma meraklıymışsın sen.... Pes doğrusu! Kaan utanarak gülümsedi: - Dalga geçme Emre, biliyorum ki ben bu kızla çok mutlu olacağım. O sırada kapı çalındı. DEVAMI YARIN