Ersin gülümseyerek yaklaştı genç kıza: - Saadet, günaydın, bize güzel bir kahve verirsen seviniriz. Bak bol köpüklü olsun ama. Arkadaşıma çok methettim kahveni. Ta İstanbul'dan geldi misafirim. Saadet gülümsedi mahçup bir tavırla ve Cüneyt'e döndü: - Hoş geldiniz. Cüneyt dikkatle bakıyordu genç kıza. Garip bir şekilde etkilenmişti... Çok hoşuna gitmişti bu zarif genç kız. Masalardan birine oturdular. Saadet hemen mutfağa koşmuştu. Cüneyt göz kırptı arkadaşına: - Kim bu kız? - Bu çok tatlı bir kızdır Cüneyt. Burada çalışıyor. Kimsesi yok. Yetimhanede büyümüş. Yaşlı bir teyzemiz var buranın yerlilerinden. Onun yanında kalıyor... Bizim Tülay'la iyi anlaşır. Cüneyt düşünceli bir tavırla söylendi: - Çok güzel bir kız... - Güzeldir. Çok da narindir. Cüneyt suskunlaşmıştı. Ersin'in gözünden kaçmadı bu suskunluk. - Ne o? Çarpıldın mı? İyi kızdır Saadet, hoş kızdır ama sana göre değildir oğlum. Senin dünyan başka... Şaşırır o kız senin dünyanda. - Bir şey olacağından değil yahu, abartma ama kız çok etkiledi beni. Hiç böyle bir duyguyu yaşamamıştım. Ersin alaycı bir tavırla arkasına yaslandı: - Anamın bir lafı vardır. "Davul bile dengi dengine" der... Bu sırada Saadet kahveleri getirmişti. Hemen servisi yaptı, birer bardak sularını da koydu masaya, bir adım geri çekildi: - Başka bir arzunuz var mı? - Sağ ol Saadet, olursa sesleniriz. Genç kız utangaç bir tavırla yutkundu: - Tülay nasıl? Dün göremedim. Ersin başını iki yana salladı: - Evde güzelim. Ben de sabah gördüm. Akşam festival var ya, onun organizasyonunu yapıyor, konsere gidecekmiş. Sanıyorum sana da uğrayacak. Saadet içini çekti: - Ben gidemem herhalde. Burası geç kapanıyor, bırakamam dükkanı... Cüneyt atıldı hemen sözün burasında: - Sizin tatiliniz yok mu? Genç kız önüne baktı. Konuşurken yüzü kızarıyordu: - Var tabii... Ama hafta sonları değil. Bizim en yoğun olduğumuz günler hafta sonları. Ben hafta arası bir gün izinliyim... > DEVAMI YARIN