Hayriye hanım başının örtüsünü düzeltip yanlarına oturdu: - Bak Halil, narin kızdır Safiye, öksüz garibim, hırpalama sakın. Halil olanlardan mutlu, atıldı: - Yok Hayriye hala, gözüm gibi bakarım inan. Onu ilçede oturtacağım, iyi kötü bir evim var işte, otursun orada, köyden kurtulacak. Daha küçük ama öğrenir her şeyi zaman içinde. Ben özellikle istedim küçük olmasını. Gözü açılmamış olsun, ne var ne yok bende öğrensin. Ahmet hak verdiğini belli etmek için başını salladı: - He ya! Doğru dedin. Şimdi zaman değişti, kız kısmı bildiğin gibi değil, her şeyi biliyorlar, dilleri pabuç kadar hepsinin, verecek cevap bulamıyorsun. Hayırlı olsun artık. Sen Hayriye halanla gerekeni yap. Halil hemen fırladı yerinden, halasının, Ahmet'in ellerine sarılıp öptü. Çok memnundu artık. *** Safiye sabah erkenden kalkmıştı. Gece ağabeyi ve yengesinin ne zaman geldiklerini bilmiyordu. Küçük bedeni, bütün gün boyunca taşıdığı yükü kaldıramıyor, bitkin bir şekilde seriliyordu. Sobayı yaktı sessizce, sonra çayı koydu, kahvaltıyı hazırladı. Ondan sonra soğuğa aldırmıyarak avluyu yıkadı. Elleri soğuk sudan kıpkırmızı olmuştu. Sobanın başına gidip uzattı minik ellerini. Isıtmaya çalıştı. Tam bu sırada oda kapısı açıldı. Hasan uyanmıştı. Boğazını gürültülü bir şekilde temizleyerek girdi içeriye: - Ne zaman kalktın kız? - Çok oldu ağabey... Avluyu yıkadım. Hasan başını salladı: - Aferin, öğren bu işleri iyice. Bak yarından sonra kendi evini çekip çevirmen lazım. Haftaya cumartesi günü düğünün var. Ona göre hazırlan. Safiye kanının çekildiğini hissetti. Bağırmak, çığlıklar atmak geliyordu içinden. Ama korkudan nefes bile almaya çekiniyordu. Soramıyordu bile kimdir diye... Hayatının geri kalan kısmını yanında geçireceği insanın kim olduğunu, ne yaptığını, adını bile bilmiyordu. Yine de belki insafa gelir düşüncesiyle birkaç kelime etmek için bütün cesaretini toplayarak fısıldadı: - Ağabey, ben evlenmek istemiyorum ki!.. Hasan gözlerini kocaman açarak, öfke içinde kükredi: - Sana ne istediğini soran mı var kız? Kim soruyor sana? Kes sesini, ben evleniyorsun dediysem evleneceksin. Yeter artık, ömrüm boyunca sana bakacak değilim ben... Kocan baksın artık. Umutsuzca inledi Safiye. Yapacak hiçbir şey yoktu. Ölmek istiyordu. İçinde yaşanmamış zamanlar, hayata dair en ufak bir beklentisi olmadan çaresizliğine mahkum olduğunu minicik yüreği biliyordu artık. Daha fazla üstelerse yiyeceği dayakların yanı sıra hiçbir şey elde edemeyeceğinin bilincindeydi. - Yengenle birlikte eksiklerin neyse tamamlayın. Hayriye abla yardımcı olacak. Edebinle git kocanın evine, otur, yerini, yurdunu bil. Kocan olacak adam aslan gibi. Daha ne istiyorsun! Yerdeki sofraya çöktü, bir kocaman parça ekmek attı ağzına: - Git, şu yengeni de kaldır. Gelsin sofraya. > DEVAMI YARIN