Leyla zorlukla nefes alıyordu!

A -
A +

Güneş batar batmaz köyde el ayak çekiliyordu. Kışlar oldukça soğuk geçtiği için kimse dışarıya çıkmazdı. Bütün evlerin bacalarından dumanlar tütüyor, uzaklardan kurt ulumaları duyuluyordu. Köyün meydanını aydınlatan cılız ışıklar rüzgârın etkisiyle sallanan kayısı ağaçlarının dallarından akla hayale gelmez enstantaneler oluşturuyor, âdeta gölgelerin dansı gösterisi başlıyordu gecenin bir saatinden sonra. Fazıl Sabri Bey sabahki ölüm olayının ardından sakin bir gün geçirmiş, bütün gününü sağlık ocağındaki odasında mesleki kitaplar okuyarak değerlendirmişti. Eve geldiğinden beri de uykulu bir halde bir köşede oturuyordu. Leyla Hanım ise bir an önce bitirmek istediği romanına dalmış, bir yandan kayısı kurusu yiyordu. Akşam ezanı duyuldu. Hoca Mustafa Efendi bugün bir ara doktorun yanına gelmiş, sürüp gitmekte olan bu kan davası hakkında ne yapılabileceği konusunda akil adam olarak gördüğü doktorla fikir teatisinde bulunmuştu. Tam bu görüşmeyi düşünürken fark etti Doktor Fazıl Sabri Bey karısının sancılandığını. Bir profesyonel olmasına rağmen telaşla fırladı ayağa: - Leyla? Canım, vakit mi geldi yoksa? Genç kadın sapsarı bir yüzle baktı kocasına: - Korkunç bir sancı başladı Fazıl... Sanki bıçaklanıyor gibiyim... Doktor hemen kaldırdı karısını kollarından. Leyla'nın oturduğu yer kan içindeydi. Karısını kucakladığı gibi divana yatırdı. Bir an ne yapacağını şaşırmıştı. Hemen montunu giydi: - Beş dakika sonra buradayım hayatım. Aletleri alacağım ve Pakize'ye haber vereceğim. Karısının cevabını beklemeden âdeta uçarak çıktı evden. Nefes nefeseydi Pakize'nin kapısını çaldığında. Ebe kadın olanları duyar duymaz mantosunu giydi ve hızla sağlık ocağına doğru koşmaya başladı. Gerçekten de on dakika içinde her ikisi de Leyla'nın başındaydı ve korkuyla ona müdahale etmeye çalışıyorlardı. Leyla ise zorlukla nefes alıyordu. Ter içindeydi. Gözleri bir çizgi halini almıştı. Bilinci açıktı ama sanki söylenenleri çok zor duyuyormuş gibiydi. Fazıl Sabri Bey tecrübesini bir kenara atmış, korkuyla ve telaşla çırpınıyordu: - Pakize, neler oluyor, neler oluyor çabuk... - Dur doktor, telaş etme... Bebek geliyor işte... Yarım saat süren bir uğraşının ardından her şey bittiğinde Leyla bitkin ve yarı baygın bir şekilde gözleri kapalı yatıyordu. Pakize kucağında tuttuğu bebeğin ölmüş olduğunu fark ettiğinden beri şaşkın bir şekilde bir zavallı anne babaya, bir de bebeğe bakıyor, ne yapacağını bilemiyordu. Fazıl Sabri Bey ise yıkılmış bir şekilde başını ellerinin arasına almış, sandalyelerden birine çökmüştü. O çok bekledikleri evlatları yoktu artık!.. DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.