Muayenehaneye birlikte girdiler...

A -
A +

Şükriye Hanım silik bir kadındı. Hep geri planda olmayı tercih etmişti. Serpil üzerinde de fazla etkisi olmamıştı. Serpil'in babası kızının yetişmesinde başrolü oynayan insandı. Onun ani ölümü hem Serpil'i hem de Şükriye Hanımı hiç beklemedikleri bir anda hiç düşünmedikleri bir ortamın içine sokuvermişti. Bunu atlatabilmek için her ikisi de kendilerince çabalarını harcamışlardı. Şükriye Hanım birkaç kahvaltılık malzemeyi tepsiye yerleştirirken sol tarafında bir uyuşukluk hissetti. Bıraktı elinde ne varsa ve kolunu ovuşturdu: "Üstüne yattım herhalde kolumun, nasıl da uyuştu bak hele..." diye söylendi kendi kendine. Fazla üzerinde durmadı. İşine devam etti. Fazla bir şey yiyemedi kahvaltıda. Midesinde bir tokluk hissi vardı. Kahvaltıyı kaldırdıktan sonra eve baktı. Bir süpürge yapılsa iyi olacaktı ama kuvveti bulamadı kendinde: "Kalsın, yarın daha iyi hissedersem kendimi yarın yaparım. Kim görecek benim evimin içini..." diye söylenerek dantelini aldı eline. Serpil'e örüyordu fiskos takımını. Tam sedire oturacakken sırtına bıçak gibi bir ağrı saplandı. Sendeledi yaşlı kadın. Hafifçe eğilerek divana dayadı elini. İki büklüm duruyordu o anda. "Bismillahirrahmanirrahim..." diye mırıldandı. Aynı sırtına saplanan sancı bu sefer göğsünün ortasına girmişti. Acıyla buruşturdu yüzünü. Nefesinin tıkandığını hissetti. Boğulacak gibi olmuştu. Sendeledi. Eli havada dolaştı yardım istercesine. Tutunacak bir yer aradı boşlukta, ardından parmakları kasıldı. Bir hırıltı döküldü dudaklarının arasından ve yere düştü. Gözleri bir süre açık baktı tavana öylece. Ağzının kenarından sarı bir sıvı süzüldü çenesine doğru. Bir öksürükle sarsıldı bedeni gözleri iyice açıldı ve birkaç saniye öyle kaldıktan sonra sert bir hareketle düştü başı yana. Soluğu durdu... Şükriye Hanım oracıkta can vermişti. Bir gün önce annesinin halini tavrını beğenmediği için huzursuzlaşan Serpil gerçekten endişelenmekte haklıydı. Şükriye Hanım uzun zamandır yaşadığı nefes şikayetlerini kimseye duyurmamak adına tedavi olamamış, sırt ve göğüs ağrılarını kendi kendine yaşamış âdeta bu sonu kendi hazırlamıştı... Bütün bunlar olurken Serpil arkadaşı Betül'le birlikte doktorun muayenehanesinden içeri girmişlerdi. Doktor şişman sayılabilecek kadar toplu, kısa boylu, sarı, dalgalı saçlı, yuvarlak yüzlü, ilk bakışta insana güven veren bir kadındı. Gülümseyerek masasının karşısındaki iki koltuğu gösterdi Serpil ve Betül'e: - Buyurun bakalım genç hanımlar... Ellerini masasının üzerinde kenetleyerek öne doğru eğildi: - Problemimiz nedir bakalım, hangimiz sıkıntılıyız? Betül korkuyla kaldırdı elini: - Ben değil vallahi, arkadaşım!.. > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.