Velisi Harun Bey olmuştu Aliye'nin. Zaten okul müdürü arkadaşıydı avukatın. Harun Bey meseleyi anlatmıştı müdüre. Müdür bey annesinin noter tasdikli izni olduğu sürece bir problem çıkmayacağını söylemiş, bir kez daha rahatlatmıştı onları. Bütün bu işler bittikten sonra Aliye için alışverişe gitmişler gereken her şeyi almışlardı. Aliye hem çekingen hem de mutlu bir şaşkınlık yaşıyordu. Bugüne kadar sadece hayallerini süsleyen birçok şey gerçekleşiyordu artık. Rüyasında görse sevinçli bir telaşla uyanıp sadece uzak bir hayal olarak algılayacağı olaylar artık hayatının sürecinde olağan şeyler haline gelmişti. Müşerref Hanım elinde bir bardak meyve suyu ile odaya geldiğinde küçük kızı alınan şeyleri seyrederken buldu. Gülümsedi: - Sevindin mi Aliye? - Çok sevindim Müşerref anne... İnanamıyorum... Yaşlı kadın şefkatle okşadı küçük kızın başını: - Güzel güzel okuyacağından eminim senin. Annenin ve Necla Öğretmeninin yüzünü kara çıkarmayacağını biliyorum. Göreyim seni. Müsterih ol yavrum. Aliye önüne baktı ve mırıldandı: - Emin olabilirsiniz Müşerref anne... Bütün gücümle okuyacağım ve ben de Harun ağabey gibi avukat olacağım. Söz veriyorum. Müşerref Hanım başını salladı takdirle: - Aferin yavrum. Ben de başaracağından eminim. Haydi şimdi meyve suyunu iç bakalım. Bütün bunları yapabilmen için sağlıklı olman lazım. O gün akşama kadar alınan kitaplar, defterler kaplandı. Planlar yapıldı. İkisi de eski öğretmenler olan Mübeccel ve Müşerref Hanımlar kendi hayatlarından örnekler verdiler, nasihat ettiler. Aliye merakla dinledi onları. Güldü kimi zaman, kimi zaman hayret etti, kimi zaman üzüldü anlatılanlara. Nasihatleri dikkatle dinledi. Akşam yemeğinden sonra çay faslı başladı. Aliye iki yaşlı kadının çaylarını hazırladı ve servis yaptı. Üçü de hayatlarından memnundu. Neden sonra vakit ilerleyince Mübeccel Hanım: - Haydi bakalım Aliye, artık yatma zamanı geldi. Biraz da kitap okursun yattığın yerde. Sonra uyursun. Aliye "iyi geceler" dileyip odasına çekildi. İki tane yeni roman almıştı Mübeccel Hanımlar kendisine. Pijamalarını giyip yatağına girdi. Tıpkı romanlarda okuduğu kahramanlarınkine benzer bir hayatı olmuştu. Kendine ait bir odası, kitapları, elbiseleri vardı ve en önemlisi herkesten anlayış ve sevgi görüyordu. Yine de içindeki burukluk bir yerlerden ara sıra yüzünü gösteriyor, özlem, yüreğini derinden kavuran bir yara olarak canını yakıyordu. Annesini özlemişti. Onun kokusunu duyuyordu burnunda. Onu merak ediyor, kendisinin kaçıp buraya gelmesinden sonra biricik anacığının ne büyük güçlükler yaşadığını tahmin edebiliyordu. "Bitecek anacığım, bir an önce okuyup seni alacağım yanıma!.." diye mırıldandı. DEVAMI YARIN