Nefesleri tükenmişti Zübeyde Hanımın!

A -
A +

Necla Hanım rahatlatmaya çalışıyordu Zübeyde'yi: - Hiç olmazsa tesellin Aliye olsun Zübeyde kardeş! Onun durumu çok iyi. Bak yeni haber aldım. Okula yazılmış, defterleri kitapları alınmış. Okula başlayacak. Hiç tasa etme onun için. Biraz zaman. Hüseyin'e gelince... Aklım benim de almıyor, Hüseyin gibi bir çocuğun elini kana bulayacağı... Dilerim kısa zamanda aklı başına gelir de adalete teslim olur, kaçmakla hiçbir yere varamaz. Nereye kadar kaçar, nereye kadar böyle yaşar? Hasan ise... Ne diyeyim bilmem ki.. Gençlik işte, gözler sevdadan başka bir şey görmüyor bu yaşlarda. İyisi kötüsü düşünülmüyor hiç. Üzülme demek kolay Zübeyde Hanım, biliyorum ama başka ne denir ki... Zübeyde yemenisinin ucuyla gözyaşlarını sildi. Elini göğsüne koydu: - Şuramda... tam şuramda bir yangın var öğretmen hanım, göğsümün içi yanıyor. Ellerim uyuşuyor... Necla gözlerini kıstı: - Aman ha Zübeyde Hanım, kendini sağlam tut. Zübeyde yavaşça ayağa kalktı. Yüzü bembeyazdı. Dudakları kurumuştu. Necla hanım tedirgin bir şekilde korkuyla izliyordu onu. Bir iki adım attı avluya doğru. Elini göğsüne koydu. Yalvarırcasına bir bakışla öğretmen hanıma döndü: - Ben... Ben kö.. kötüyüm öğretme... Necla yıldırım gibi fırladı onu düşmeden yakalamak için. Ama ağır vücudu yakalamasına rağmen dengesini bulamadığı için ikisi birden düştüler yere. Necla Öğretmen hemen kalkıp kadının nabzına baktı. Hissedilmiyordu. Deli gibi sağlık ocağına koştu. Oradan sağlık görevlileriyle eve geri döndüğünde gözleri açık ve sabitti Zübeyde Hanımın. Sağlık görevlisi hemen müdahale etmek istedi ama birkaç saniye içinde doğruldu. Yüzü gerilmişti: - Maalesef Öğretmen hanım. Sanıyorum ani bir kalp krizi... Necla Öğretmen dudaklarını ısırdı. Gözlerini kapattı. Zübeyde'nin ana yüreği bu kadarını kaldıramamıştı. *** Aliye kitaplarını hazırladıktan sonra yeni önlüğünü giydi. Mübeccel hanım odasının kapısını tıklattığı zaman küçük kız aynanın karşısındaydı. Gülümsedi içeri giren yaşlı kadına. - Ah, ne güzel olmuş güzel kızım benim, saçlarını tarayayım gel... Aliye'nin saçlarını iki örgü halinde taradı. Aliye çekingen tavırlarla gülümsedi. - Haydi bakalım, şimdi kahvaltını yap, sonra da gidelim okula. Kahvaltıyı hep birlikte yaptılar. Müşerref hanım cüzdanını açıp bir miktar para çıkarttı. Aliye'nin cebine koydu. Saçlarını okşadı küçük kızın: - Al bakalım, bu senin harçlığın, canın bir şeyler isterse alırsın güzel kızım. Kahvaltıdan sonra iki yaşlı kadın ve Aliye beraberce çıktılar. Okul çok uzak değildi. Yürüyerek gittiler. Okulun ilk günü çok kalabalıktı. Bütün veliler çocuklarıyla birlikte gelmişlerdi. Tören sırasında veliler kenarda beklediler. İstiklal Marşından sonra konuşmalar yapıldı. Büyük sınıflar şiirler okudular. Ardından ders zili çaldı. Müşerref Hanım ve Mübeccel Hanım el salladılar çekingen bir şekilde arkadaşlarıyla birlikte içeri giren Aliye'ye. Böylece Aliye sadece hayallerini süsleyen bir isteğine kavuşmuştu. > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.