Nevin hanım kızının boynuna sarıldı ve ağlayarak haykırdı: - Bırakmam, seni bir yerlere bırakmam, ya başına bir şey gelirse, ya Allah korusun bir araba gelip vurursa, ya sana da bir şey olursa?.. Seni gözümün önünden ayırmamaya yemin ettim ben.. Seni bir yerlere bırakmam, ben de gelirim, bizimle birlikte gidersin, bizimle birlikte gelirsin. Asla göndermem... Meral irkilerek dinlemişti bu feryatları. İçindeki pençe yüreğini sıkıyor, daraltıyordu. Usulca mırıldandı: "Boğuluyorum artık, gerçekten boğuluyorum... Sadece bize mi geldi ölüm!.. Herkesin başına gelebilecek bir hadise bu... Anlayamıyorum, üzücü bir hadise nasıl yıkıcı bir hadise olabiliyor!.." *** Esra dudaklarını ısırarak dinledi Meral'i. Sonra başını iki yana salladı: - Bu o kadar ilginç bir şey ki... Onların bu korkularının bir psikolog tarafından tedavi edilmesi lazım. Biliyor musun, ben de her gün geliyorum ziyaretlerine, bir gün gelmesem biliyorum ki beni de aynı şekilde vefasızlıkla suçlayacaklar, Serdar'ı unutmakla suçlayacaklar. Meral tasdik ederek haykırdı: - Evet, evet Esra, inan ki yaparlar... - Biliyorum diye gülümsedi genç kız. Adım gibi biliyorum, bak bir iki ay sonra finaller başlayacak, o zaman hiç zaman kaybetmemem, ders çalışmam lazım. Burası çok ters bir semt benim evime de okuluma da, o zaman gelemeyeceğim, şimdiden düşünüyorum, nasıl ikna edeceğim, ne yapacağım diye, ama en doğrusu sanırım bu ziyaretleri önce iki günde bire, sonra daha fazla aralıklarla takvimlemeye gerek var. Bunu yapacağım. Senin işinse daha zor, bu evde yaşıyorsun, silip atamazsın... Ama kabul ettirmek zorundasın. Bir kere dene istersen, ısrar et, çık dışarı... Ne olacak, ne yapacaklar? Bir dene. Başka türlü bir çözüm gelmiyor aklıma inan ki. Kırılmalarına da gönlüm razı gelmiyor ama... Meral ağlamaklı bir sesle cevap verdi: - Ya ben? Ödüm patlıyor incinecekler diye ama ben kendimi yitirmeye başladım Esra inan ki... Asabi oldum, hiç yok yere sinirlenip bağırmaya başlıyorum. Her şeye öfkeleniyorum... Korkuyorum kendimden. Yerinden kalkıp sarıldı genç kıza. Gerçekten öyle çaresiz görünüyordu ki.... Fazla oturmadı Esra. Erken kalkması gerekiyordu ve yolu uzundu. İzmir'in öteki ucuna gidecekti. Her gün bu yolu geliyor, yarım saat, bir saat oturup gidiyordu. Esra'yı geçirdikten sonra salona döndü Meral. Nevin hanım kanapeye oturmuş, ileri geri sallanıyor, bir şeyler mırıldanıyordu kendi kendine. Gözlerini karşı duvara, sabit bir noktaya dikmişti. Ferit bey ise her zamanki koltuğunda oturuyor, o da her zaman yaptığı gibi Isparta halısının motiflerine takılı gözlerini hiç oynatmadan yere bakıyordu. Perdeler yarı yarıya örtüktü. Loş bir karanlık vardı odanın içinde, zaten güneş de batmaya yüz tutmuştu. Arada sırada Nevin hanımın gırtlağından çıkan "ahhh" sesinden başka bir şey duyulmuyordu. Meral sandalyelerden birine oturmuş, ellerini önünde kavuşturmuş, onlara bakıyordu göz ucuyla. Bütün bir gece bu şekilde geçecekti. Geceyarısı saat onikiye doğru Ferit bey arabayı çıkartacak ve Nevin hanım öne, Meral arkaya binecek, mezarlığa gidilecekti. Hiç şaşmadan bir aydır devam ediyordu bütün bunlar. DEVAMI YARIN