Saat dokuzu biraz geçe Münevver Hanım kapının çalındığını duydu. Merak ederek o tarafa doğru yöneldi. Kahvaltı sofrasını toplamış, evini düzenlemiş, dantelini alıp televizyonun karşısına geçmiş, her gün kaçırmadan izlediği sabah dizisini izliyordu. Kapıyı açmadan önce seslendi: - Kim o? - Polis... Açar mısınız? İrkildi kadın. Telaşla başının örtüsünü düzeltip kapıyı açtı. İki tane resmi elbiseli memur duruyordu kapıda: - Ozan Akdemir'in evi burası mı? Başını salladı Münevver Hanım. Heyecandan dili tutulmuş gibiydi. Memur devam etti: - Bir gasp olayı var hanımefendi. Oğlunuzu sokakta baygın halde bulmuşlar. Şu anda hastanede. Biraz hırpalanmış. Bir saldırıya uğramış belli ki!.. Münevver Hanım duvara tutundu. Rengi bembeyaz olmuştu. Kulakları uğuldamaya başlamıştı. - Ozan'ım... diye inledi boğuk bir sesle... Sonra hemen portmantodan mantosunu aldı. Telaş içindeydi. - Götürün beni yavruma? İyi mi memur bey? Bir şey oldu mu evladıma? - Merak edecek bir şey yok teyze... Hastanede, yarası beresi var. Müdahale ediliyor. Polis arabasına kendini zor attı kadın. Koltuğun ucuna oturmuştu. Elleri, dudakları titriyordu. Hastanenin acil girişinde durur durmaz fırladı arabadan. Mantosunun etekleri savrularak girdi içeriye. Koridorda gelişigüzel koşturuyordu. Arkasından güçlükle yetişen polis memuru kolundan tuttu: - Dur teyze, bu taraftan... Polisin gösterdiği tarafa yöneldi. Uzun bir koridorun sondan ikinci kapısının önünde durdu memur: - Burada, içeride... Gerisini dinlemedi Münevver Hanım. Hızla açtı kapıyı. Ozan bembeyaz bir yatakta yatıyordu. Yüzü gözü tanınmayacak derecede şişmişti. Morluklar ve kızarıklardan ten rengi görünmüyordu. Sık nefes alıyor, acıyla yüzünü buruşturuyordu. Kolunda bir serum vardı ve bir hemşire ile bir doktor üzerine eğilmişler, başındaki yarığı dikiyorlardı. Ayaklarının kesildiğini hissetti Münevver Hanım. Bir çığlık koparttı bilinçsizce: - Yavrummm... Ozan'ım, kim yaptı bunu sana? Doktor irkilerek kaldırdı başını: - Hanımefendi, sakin olun, görüyorsunuz burada tedaviye uğraşıyoruz. Dışarıda bekleyin lütfen, böyle teklifsizce giremezsiniz buraya. Oğlunuzun durumu iyi, korkulacak bir şey yok. Hemşirelerin de yardımıyla Münevver Hanım dışarı çıkartıldı. Bitkindi kadın. Sağlıklı düşünemiyor, gözyaşlarına boğulmuş, konuşamıyordu. Bir müddet dışarıda bekledikten sonra doktor dışarı çıkıp yanına geldi, kadıncağızın sakinleşmesine yardımcı olmaya çalıştı: - Endişe etmeyin. Biraz hırpalamışlar oğlunuzu. Başına yedi dikiş attık. Başka da derin yarası yok. Yalnız kırk sekiz saat kontrol edebilmek için hastanede tutacağız. Bir iç kanama tehlikesi olmasın diye. Buraya geldiği zaman baygındı. Şimdi kendinde. Görebilirsiniz. Münevver Hanım bir panter gibi atıldı oda kapısına. İçeri girdiği anda Ozan da başını çevirmiş kapıya bakıyordu. Annesini görünce acı içinde gülümsedi. Münevver Hanım ayakta zor duruyordu artık. > DEVAMI YARIN