On üç yaşını yeni bitirmişti Aliye kız

A -
A +

Zübeyde Hanım elindeki süpürgeyi bahçe duvarına dayayıp besmele ile eve girdi. Sabah ezanı yeni okunmuştu. Avluyu süpürüp her sabah kendisini bekleyen güvercinlere yem attıktan sonra çayı koymak için mutfağa gidiyordu. Bahçe içinde büyük bir avlusu olan evleri kayınpederinden kalmaydı. Kocası Davut'un ailesi köyde hatırı sayılır ailelerdendi. Ağalık, efendilik statüsü pek yerleşmiş olmasa da Davut bütün köy halkının farklı bir yaklaşımla baktığı, herkesin isteyerek veya zoraki saygı gösterdiği, sözü geçen bir adamdı. Babası Rıfkı efendinin, zamanında bütün köye sözünü geçirdiği gibi oğlu Davut'a da pek karşı gelinmezdi. Aslen Mardinliydi Davut'un ailesi. Yıllar önce büyük dedelerinden beri süregelen bir kan davası nedeniyle Mardin'den uzaklaşmışlardı. Daha sonra kan davası meselesi ortadan kalkmış ama Rıfkı bey ve ailesi bir daha memleketlerine dönmemiş ve Adana'da kalmışlardı. Pozantı yaylasında Deliklitaş köyünde ikamet etmeye başlamışlar, iki nesildir yerlerinden kımıldamamışlardı. Zübeyde Hanım ise Tarsusluydu. Rıfkı bey iş için Tarsus'a gidip gelirken tanımıştı Zübeyde'nin babasını. Daha sonra Davut askerden dönünce de oğluna istemişti Akif'in kızını. Üç gün üç gece süren görkemli bir düğünle evlendirmişti gençleri. On dokuz senelik evlilerdi. İki oğulları bir de kızları olmuştu. Oğlanların en büyüğü on sekiz onun küçüğü on yedi yaşındaydı. Kızları Aliye ise Haziran'da on üçünü bitirmişti. Sessiz bir kadındı Zübeyde. Kocasının sert tutumu karşısında her zaman pasif kalmış, kendini çocuklarına, evine ve eşine adamış bir Anadolu kadınıydı. İki oğlu da babalarına benziyordu. Onun gibi sert ve otoriter yapılı gençlerdi. Köyün ilkokulunu bitirmişler, ondan sonra okumamışlardı. Davut'un köydeki tek bakkal dükkanının sahibi olması onların da işlerini hazır bulmalarına sebep olmuş, okulu bitirdikleri andan itibaren bakkal dükkanında çalışmaya başlamışlardı. Davut hayatından memnundu. Neredeyse koca adam olmuş gözüyle baktığı ve her zaman övündüğü oğullarına ticareti öğretmişti. Belli bir zaman sonra tamamen işi iki oğluna bırakmayı düşünüyordu. Aliye ise Davut'un gözünde çok önemli değildi. Yetiştiği çevrenin kız çocuklarına verdiği değer fazla olmadığı için onunla çok ilgilenmezdi. Aliye annesinin gözbebeği idi. Zübeyde hem baba evinde hem de koca evinde hiçbir zaman hiçbir konuda söz sahibi olamamıştı. Pek tabii ki kızının kaderinin de kendisi gibi olması kaçınılmazdı. Gençliğinde olduğu gibi hâlâ güzel bir kadındı. Açık kestane rengi ince saçları, iri yeşil gözleri, biçimli dudakları, hafif çıkık elmacık kemikleri, gergin ve dikkatle bakıldığında çaresizliklerinin okunduğu, kilitli gibi duran ağzıyla farklı bir ifadesi vardı. Yüzünde son yıllarda yoğunlaşan derin çizgiler suskun kalmış hayatının izlerini taşıyordu... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.