Onsuz bir hayat düşünemiyordu!

A -
A +

Bundan sonrasında olaylar hızla gelişmişti... Kalacakları bir otel bulmuşlardı. Hatta otel görevlileri ile o kadar çabuk ahbap oldular ki, meseleyi anlatınca yardımcı oldular ve belediye evlenme dairesindeki işlemlerini kolayca hallettiler... Evet, onlar resmen evliydiler... Nazım ve Nalân aylarca otel odalarında geçirmişlerdi hayatlarını. Orası evleri olmuştu âdeta... Yaşadıkları zorluklar iki genci birbirlerine daha sıkı bağlarla bağlıyor, birbirlerinden ayrı birkaç saat bile geçiremiyorlardı. Hayatlarını kurmaya çalışıyorlardı. Ancak önce bir ev ve her şeyden önce de Nazım'ın bir iş bulması gerekiyordu... Bu vaziyette aylar geçmişti... Mesleği ile ilgili yaptığı tüm başvurulardan "biz sizi ararız" sözlerini duymuş, hiçbirinden daha sonra bir ses çıkmamıştı... Cebindeki para tükenmek üzereydi Nazım'ın. Bu arada askere gitme zamanı gelmişti. İnanılmaz bir sıkıntının içine girmişlerdi. Nazım bu arada, Nalân'dan bir evlat sahibi olacağını öğrendi. Bu habere sevinmesi mi yoksa üzülmesi mi gerektiğini anlayamadı. Şaşkın bir biçimde bakıp kalmıştı Nalân'ın yüzüne. Hemen ne olursa olsun bir iş bulması gerekiyordu. O gün dışarıya çıkıp deli gibi iş aramaya başladı. Bulduğu bütün işler kariyeriyle bağdaşmayan sıradan şeylerdi... Çaresizlik içinde bir pideci dükkanında çalışmaya başladı genç adam. Kazandığı üç beş kuruşla hayatını sürdürmeye çalışıyor, ama eline geçen para artık otelde kalmalarına imkân tanımıyordu. Borçları çoğalmaya başlamıştı. Bu arada Nalân'ın bakımı için de para gerekiyordu. Evden ayrıldığı günden beri ne annesini ne de babasını aramıştı. Onlarla tüm ilişkisi kesilmiş gibiydi. Zaman hızla geçmişti... Nalân artık iyice ağırlaşmış, doğuma az bir zaman kalmıştı. Bu arada buldukları bir göz odaya taşınmışlardı. Sağlıksız şartlarda sürdürmeye çalıştıkları hayatlarında sevgilerinden başka ellerinde hiçbir şeyleri yoktu. Ama ayırt edilmesi gereken tek şey Nazım'ın yaşadıkları bütün güçlüklerin sonucunda Nalân'a daha fazla bağlanıyor, gitgide artan bir aşkla onu seviyordu. Nalân bu sevdayı karşılıksız bırakmıyor, hayatında yaşayamadığı bütün duyguları, sevgiyi, şefkati, neşeyi, coşkuyu Nazım'la birlikte yaşıyordu. Nazım, Nalân olmadan yaşayabileceğine inanmıyordu. Onun nefesini duymadan, onun sesini işitmeden, onun yüzünü görmeden bir hayat, hayat olamazdı... Bir akşam geç vakit eve geldiği zaman Nalân'ı bir köşeye kıvrılmış olarak buldu. Heyecanla atıldı: - Canım, Nalân'ım, ne oldu? Nalân güçlükle nefes alıyordu. Dudakları kurumuştu. Zorla konuştu: - Çok... Çok sancım var Nazım... Genç adam telaş içinde iki tarafına bakındı. Nalân'ın mantosuna ilişti gözü. Hemen genç kadını sardı mantoya, kucakladığı gibi dışarı fırladı. Cebinde çok parası yoktu. Yine de aldırmadı, bir taksi çevirdi. En yakın hastaneye gitmesini söyledi şoföre. Biraz sonra acil serviste bir koşuşma başlamıştı. Nazım'ın duyabildiği kadarıyla bir erken doğum söz konusuydu. Ağlıyordu Nazım. Bir yandan da durmadan dua ediyordu: "Allah'ım, sen yardım et, Nalân'a bir şey olmasın, ona bir şey olmasın ya Rabbi..." Bu bekleyiş asırlar kadar uzun gelmişti genç adama. Hastanenin koridorunda duvara dayanıp yere çömelmiş, başı ellerinin arasında öylece beklerken ameliyathanenin kapısı açıldı ve orta boylu, kırk beş yaşlarındaki doktor yorgun bir yüzle dışarı çıktı. Nazım ok gibi fırladı yerinden: - Doktor Bey Nalân? Nalân'ım nasıl? Doktor başını kaldırdı. Gözlerinde hüzün vardı. Zorlandığı belliydi: - Maalesef küçük hanımı kurtaramadık ama bebeği kurtardık. Bir kızınız oldu!.. > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.