Seneler öncesini hatırladı birden...

A -
A +

Evrakları koltuğunun altına sıkıştırıp santralin odasına daldı Şeref. Santral memuresi başıyla açık duran telefonu işaret etti. Hemen kaptı ahizeyi: - Efendim, ben Şeref! Antalya'dan eski iş yerindendi telefon. Müdürüydü arayan: - Şeref, oğlum, nasılsın? - Sağ olun müdürüm. Geçinip gidiyoruz işte. Rahatız, iyiyiz... - Aman iyi olun. Şeref, buraya senin adına bir celp geldi. Buradaki arkadaşlar almışlar tebligatı. İki kere çıktığın eve gitmiş tebligat, adreste bulunamadığı için tekrar emirle iş yerine gelmiş. Ben meseleyi bildiğim için açtım oğlum. Bir mahkeme tebligatı. İstanbul Beşinci Asliye Hukuk Mahkemesinden. Ayın yirmi dördünde duruşman var. Şeref şaşırmıştı: - Benim kanuna karşı bir şeyim yok ki müdürüm, ne duruşması? Karşı tarafta birkaç saniyelik bir suskunluk oldu. Sonra müdürün sevecen sesi yeniden duyuldu: - Oğlum, suç falan değil. Karın boşanma davası açmış. Şeref buz gibi olduğunu hissetti. Usulca "yaa!" diye fısıldadı. Sonra toparlanmaya çalıştı: - Sağ olun müdürüm. Teşekkür ederim. - Ben senin adresine postalayacağım bu tebligatı ama telefon edip haber vermek istedim, çünkü o tarihe kadar yetişmeyebilir sana. Tebligat da burada alındığı için kanunen eline geçmiş sayılıyor artık. Şeref teşekkür ettikten sonra kapattı telefonu. Demek sona gelmişti artık. Bir mahkeme bir hayatı silecekti... Şeref o gün mesaisi bittikten sonra hemen eve gitmedi. Konak iskelesinin yan tarafında, sahildeki banklara oturdu. Sigara üzerine sigara içiyordu. Seneler öncesini düşünüyordu. Sena'yı ilk gördüğü gün geldi aklına. Askerden geldikten sonra arkadaşlarıyla sohbet etmiş eve dönerken sokağın başında görmüştü genç kızı. İçine ılık ılık bir şeyler dolmuştu ilk gördüğü anda. Bakmış kalmıştı. Sonra o gece hiç uyumamıştı. İlk görüşte çarpılmıştı. Ertesi gün yeniden onu gördüğü yere gitmiş, birkaç saatlik bir bekleyişten sonra Sena'yı yeniden görebilme şansını elde etmişti. Bu sefer genç kızın evini öğrenmiş, peşinden gitmişti. Takip eden günleri artık o çevrede geçirmeye başlamıştı. Sena kendisini fark ettikten sonra yanına yaklaşabilmişti genç kızın. Önceleri birkaç cümle ile başlayan konuşmaları zaman içinde daha da uzamış, birkaç kere birlikte pastahaneye gitmişler, birbirlerini tanımaya başlamışlardı. Sonunda evlenmek istediğini açıkladığı zaman genç kızın gözlerinde beliren heyecanı dün gibi hatırlıyordu. Hiçbir engel olmadan nişanlanmışlar, kısa süre içinde de evlenmişlerdi. Şeref'ten mutlu insan yoktu artık. Karısını çok seviyor, onun gözünün içine bakıyordu. Ama geçen süre içinde Sena'nın farklı yapısı kendisini göstermeye başladığı zaman tedirginlikleri had safhaya çıkıvermişti. Genç kadının kendisini aşan beklentileri vardı. Şeref çok sevdiği eşinin kendisini küçümseyen tavırlarına şahit oldukça mutsuz olmaya başlamıştı. Hele Yasemin doğduktan sonra Sena'nın iyice uzaklaştığını fark etmeye başlamıştı. Anne ve babasının ölümünden sonra aralarındaki ilişki kopma noktasına kadar gelmişti. Hiçbir şeyi paylaşamaz olmuşlardı... DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.